Table Of ContentMihri Mavi - Psikopat
www.CepSitesi.Net
GİRİŞ
Ankara‟ya taĢınmamızla hayatım bir anda değiĢmiĢti.
BeĢ gündür bu Ģehirdeydik ve ben buraya hâlâ
alıĢamamıĢtım. BambaĢka bir Ģehirde hayata yeniden
baĢlamak çok berbat hissettiriyordu, hatta bu durumdan
ölesiye nefret ediyordum. Ucuz kafelerin masalarına
yerleĢtirilen adi mumlar gibiydim. Ne ortama romantik
bir hava katabiliyordum ne de ıĢığımla çevremi
aydınlatabiliyordum. Etrafımı geçtim, kendime bile
yararım yoktu. Bir anda görkemli salonların ĢaĢaalı
Ģamdanlarım süsleyen bir mumdan yüz tanesi beĢ liraya
satılan değersiz ve özensiz bir muma dönüĢmüĢtüm.
ġimdi içinde bulunduğum ev, ucuz mumların dıĢındaki
adi tenekeler gibi beni sınırlandırıyordu. Eridikçe
taĢamıyor, yavaĢ yavaĢ akıp etrafa saçılamıyordum, kendi
hayatıma bile ulaĢamıyordum.
Peki, tanımadığım bir Ģehirde, sevmediğim bir evde
benim ne iĢim vardı?
Babam Ġzmir‟in en önemli inĢaat Ģirketlerinden birinin
sahibiydi. ĠĢleri daha da büyütmek amacıyla ortaklarına
güvenip yeni bir ihaleye girerek tüm parasını büyük bir
projeye bağlamıĢtı. O proje bir türlü gerçekleĢmedi.
Yatırdığımız parayı kaybettik ve altından
kalkamayacağımız bir borca battık. Bu durum bizim için
büyük bir çöküĢ oldu. Önce evimizi satmak zorunda
kaldık, ardından da kıymetli eĢyalarımız borçlarımızı
kapatmak için açık artırmayla satıldı. Elimizde hiçbir Ģey
kalmayınca ailemle Ankara‟ya taĢınmaya mecbur olduk.
Babam eski bir arkadaĢının yanında mühendis olarak
çalıĢmaya baĢladı. Artık ne yazık ki kendi iĢinin sahibi
değildi ve toparlanabilmemiz için sürekli çalıĢmak
zorundaydı. Her ne kadar eskisi gibi zenginlik içinde bir
hayatımız olamayacaksa da bizim için elinden geleni
yapıyordu.
Annem ve babamla iĢte bu yüzden Ankara‟ya
sürüklendim. Adım Buket, on yedi yaĢındayım. Bir
kardeĢimin olmasını çok isterdim, zor günlerimde
yanımda olup benimle dertleĢecek bir ablam olsa hiç fena
olmazdı mesela, fakat ne yazık ki yalnızdım.
Babama göre artık daha dikkatli harcama
yapmalıydık. Buna nasıl alıĢacağımı bilemiyordum.
Eskiden annemin limiti olmayan kredi kartlarını
kullanarak istediğim her Ģeyi alırdım. Beğendiğim Ģeyin
fiyatına bakma alıĢkanlığım yoktu. En yakın kız
arkadaĢlarımla sürekli alıĢveriĢe çıkar, Alsancak‟a iner ve
en ünlü mağazaların bulunduğu Gül Sokak‟ m altını
üstüne getirirdik. Tasasız bir Ģekilde hayatm tadmı
çıkarırdık. Hafta sonlarıysa bazen arkadaĢlarımla,
genelde de sevgilimle buluĢup Bornova‟ya gider, geç
saatlere kadar Forum Bornova‟da vakit geçirirdik.
Ġzmir‟de heyecanlı, diri bir hayatım vardı. Daha Ģimdiden
bu özgürlüğümün ve sınırsız alıĢveriĢ günlerimin
eksikliğini çok fena bir Ģekilde hissediyordum. Geride
bıraktığım renkli hayatımı ve arkadaĢlarımı her gün
özlemle anıyordum.
Ankara‟da yaĢadığımız semt hiç tekin bir yer değildi.
Burası, Ankara‟nın neresi, onu bile bilmiyordum.
Eskiden yaĢadığımız iki katlı villayı düĢününce bu evde
yaĢarken yüzümü buruĢturmamak için kendimi zor
tutuyordum. Çocukluğumu geçirdiğim, doğum günü
partilerimi verdiğim bahçemiz, kitap okumak için
sığındığım çatı katımız, büyük ve aydınlık mutfağımız,
anılarımla dolu olan ev Ġzmir‟in en görkemli
semtlerinden MaviĢehir‟deydi. ġimdi yaĢadığımız
semtimizin tam zıttı diyebileceğim Ģekilde denize sıfir,
harika bir manzarası vardı. Bahçemizin sürekli bakımının
yapıldığı çimlerini bile özlüyordum. Ġlkbahar ve yaz
aylarında kahvaltımızı deniz manzarasında yapar, temiz
havayı içimize çeke çeke güne baĢlardık. Ayrıca ne
zaman canım sıkılsa deniz kıyısındaki parkurlarda
yürüyüĢ yapar, kafamı dağıtırdım. ġimdiyse evden
çıkmayı bırakın, camdan dıĢarı bakmaya bile
korkuyordum.
ġimdiki evimiz eski bir apartmanın en üst katıydı.
MaviĢehir‟deki terasımızın komik bir kopyası gibiydi;
küçücük bir balkonla dar bir sokağa bakan iç karartıcı bir
manzarası vardı. Her sokak baĢında kavgaların olduğu bir
mahallede oturuyorduk. Siren seslerini duymadığım bir
gün bile yok diyebilirdim, her gün mutlaka insanı
huzursuz edecek büyüklükte bir olay oluyor ve polisler
gelmeden bağrıĢlar kesilmiyordu. Polisi görmeden
sakinleĢemeyen insanlar arasında yaĢıyorduk sanki.
Kendi halinde evlerine giden insanları hem sözleri hem
de bakıĢlarıyla taciz eden köĢe baĢmdaki serserileri hiç
saymıyordum bile, çok tehlikelilerdi. Bazıları benim
yaĢlanmdaydı. En çok da onlardan korkuyordum.
Eskiden nereye gitmek istersem Ģoförümüz Salih
Amca beni oraya götürürdü. Kimseyle muhatap olmak
zorunda kalmazdım. Ah, eski rahat, kolay ve özgür
hayatım, seni çok özleyeceğim!
Babam artık sıradan bir çalıĢan olduğu için burada bir
kolej ücretini ödeyemeyeceğinden özel okul yerine,
evimize en yakın olan liseye kayıt yaptırmak zorunda
kaldık. Elveda özel hocalar, elveda özel okullar!
ĠĢte, her Ģey benim için tam da bu noktada baĢladı.
Ankara.
Hayatımın köreldiği büyük Ģehir. Ġnsanın
doğduğundan beri edindiği alıĢkanlıkları bir anda bırakıp
yeni bir hayata geçiĢ yapması oldukça zormuĢ. Yeni
evimize karĢı kendimi o kadar yabancı hissediyordum ki
bu his beni boğuyordu. Sanki her günüm kötü
geçecekmiĢ gibi hissediyordum. Bu kesinlikle normal
değildi, belki de eskisi gibi yaĢayamayacağımı
kabullenemiyordum.
Sıkıldığımı belli eden bir nefes alıp müzik dinlemenin
iyi olacağmı düĢünerek son ses Metallica‟nın Nothing
Else Matters Ģarkısını açıp yatağıma oturdum. BakıĢlarım
hâlâ açılmamıĢ olan köĢedeki bavullara kaydı. ġimdilik
sadece gerek duyduğum eĢyaların olduğu bavulları
boĢaltmıĢtım. Sanki benim gibi onlar da buraya
yerleĢmemek için isyan ediyordu.
Yeni odamın kirli beyaz rengindeki duvarlarını
süzerken eski, devasa büyüklükteki odam zihnimde
canlandı. Geçen yaz bir anda kafama esmiĢ ve odamı
yeni baĢtan dekore etmiĢtim. Tüm duvarlar özel olarak
yurtdıĢmdan getirttiğimiz pembe gri çizgili duvar
kâğıdıyla döĢenmiĢti. Odamın ortasında bulunan geniĢ
yatağımın üstü aynı tonlardaki saf ipekle kaplanmıĢtı.
Nevresim takımlarımı annemle birlikte seçmiĢtik. Odanın
bir duvarına boydan boya sekiz kapılı gömme dolap
yapılmıĢtı. Zenginliğin en iyi tarafı istediğinizi anmda
yapabilme olanağıydı. ġimdiyse kutu gibi küçücük bir
odaya sıkıĢmıĢtım. Ġkinci el eĢyalar satan bir dükkândan
alınmıĢ bir baza, üzerinde ucuz, ama yeni olan yatağım,
suntadan yapıldığı için ayakta zar zor duran küçücük
elbise dolabım, kitaplarımı üzerine koyabileceğim minik
ders çalıĢma masam ve sandalyem; hepsi bu kadardı.
Bütün eĢyalarımın detaylı listesinin nadide parçalan...
Tüm bunlan düĢünürken gözüm tekrardan bavullarıma
kaydı. Neden geciktiriyordum ki? Tamamıyla buraya
yerleĢmekten baĢka çarem yoktu. AlıĢmam gerekiyordu.
Mecburdum. Biraz güç bulsam yapacağım ilk iĢ,
bavullarımı açıp odama eĢyalanmı yerleĢtirmekti, belki
böylece biraz daha bu evi benimsemeye baĢlayabilirdim,
ama elimi kaldıracak takatim yoktu.
Yatağıma uzandım ve odamı dolduran harika Ģarkının
melodisini içimde hissederek karĢımdaki tavam boĢ boĢ
izlemeye baĢladım. EskimiĢ boyanın yüzeyinde oluĢmuĢ
çatlaklara, rutubet izlerine bakmamaya çalıĢıyordum.
Duvarların kirli renginden mi, bilmiyorum, nedenini
kestiremediğim bir kasvet sürekli ruhumu sanyordu.
Bir an önce hayıflanmayı ve sürekli dertlenmeyi
bırakmam gerektiğinin farkındaydım. Lâkin bazı Ģeylerin
farkında olmak baĢarabilmek için yeterli gelmiyormuĢ,
bunu da yeni yeni öğreniyordum. Yine içim daraldı.
Derinlerde bir yerlerde tarif edemeyeceğim bir boĢluk
vardı sanki. Hiç dolmayacak olan, kocaman bir boĢluk.
Bunu nasıl dolduracağıma dair en ufak bir fikrim bile
yoktu.
Nothing Else Matters bittiğinde, yeniden baĢa
almıĢtım ki annemin bana seslendiğini duydum. Birkaç
kez seslendi, aldırmadım, ısrarla adımı söylemeye devam
edince istemeden de olsa yatağımdan kalkıp odamdan
çıktım. Koridorda yürürken neden beni rahat bırakmıyor
ki diye düĢünerek yanma gittim. Bugün yaĢamak için
fazla bıkkındım.
“Efendim?” dedim yorgun bir sesle ve kapının
kenarına yaslanıp kollarımı göğsümde kavuĢturdum.
Annem, “AkĢam için yemek hazırlıyorum. Birkaç Ģey
lazım, dıĢarı çıkman gerek tatlım. Bir sokak aĢağıda
market görmüĢtüm, kolayca bulabilirsin sanırım,” derken
tezgâha eğilmiĢ, yemek hazırlıyordu.
ister istemez annemin evdeki eski yaĢantısını
düĢündüm. ÇalıĢanımız Nimet Teyze ve iki yardımcısı
evin her ihtiyacıyla ilgilenirdi, annem hiç ev iĢi
yapmazdı, hatta mutfağa girdiğini bile hiç görmemiĢtim.
ġimdiyse annemin yemek yaptığını görmek beni hem
ĢaĢırtıyor hem üzüyordu. Annem de benim gibi rahat bir
yaĢama alıĢıktı. Eskiden makyajsız dolaĢmayan, saçını
yaptırmadan bir gün geçirmeyen, her an dıĢarı
çıkacakmıĢ gibi Ģık giyinen annem çok değiĢmiĢti. ġimdi,
saçları dağınık bir Ģekilde omuzlarına dökülmüĢ,
kıyafetleriyse bayağı günlük ve sıradandı. Üstündeki
mutfak önlüğünü saymıyordum bile.
Annem masaya birkaç tabak bırakıp sandalyeye
oturarak bana baktığında derin düĢüncelerimden sıyrılıp
bakıĢlarına karĢılık verdim. Yüz ifadesinden benim için
endiĢelendiğini görebiliyordum.
“Azıcık insan içine çık, Buket. Eskiden sürekli dıĢan
çıkan sen, Ģimdi resmen eve kapattın kendini. Bu hiç
senlik bir davranıĢ değil,” dedi takılarak. Beni
neĢelendirmeye çalıĢıyordu.
“Sanki arkadaĢ ortamım var da ben mi çıkmıyorum?”
diye mırıldandım. Ya da çıkıp vakit geçirilebilecek bir
yer mi vardı?
“Burada da arkadaĢların olacak tatlım, sadece sabırlı
olman gerekiyor. Evden çık, gezip dolaĢ. Yeni birileriyle
tanıĢ. Bu senin elinde kızım.”
“Her neyse...” dedim konuyu kapatmak isteyerek.
“Gitmesem olmaz mı, babamı arasak ne lazımsa iĢ
dönüĢü eve gelirken o alsa?” diye sızlandım. Çünkü
canım hiçbir Ģey yapmak istemiyordu.
“Babanın ne zaman geleceği belli olmaz. Bu yeni iĢi
onu çok yoruyor, hâlâ toparlanmaya çalıĢıyoruz,
biliyorsun. Bir de evin ihtiyaçlarını ona yükleyemeyiz.”
Ġç çektim ve sıkıntıya boğuldum yine. “Biliyorum,”
dedim üzgünce.
Annem bana bakarken yüzü biraz asıldı. “Seni böyle
görmek istemiyorum kızım,” dedi yumuĢak bir sesle.
Ardından ciddileĢerek, “Yoksa burayı sevmedin mi
Buket?” diye sordu.
“Ne önemi var ki? ġaka yapıyordu herhalde? AlıĢırım
sonunda, merak etme. Zaten baĢka çarem yok,” dedim
içerlenerek.
“Buket,” dedi annem kırılgan bir tavırla. “Böyle
düĢünme, beni üzüyorsun.”
Annemi mutsuz görmeye dayanamıyordum. Aslında
bu duruma çok üzülüyordum, ama annemle babama belli
etmek istemiyordum. Onları üzemezdim. Burayı sevmiĢ
ve mutluymuĢum gibi davranmak zorundaydım.
Annemi rahatlatmak için hafifçe gülümsedim. “Sen
bana aldırma. Her Ģey çok yeni. Sadece biraz zamana
ihtiyacım var anne. Burayı seveceğim, merak etme,”
dedim bana inanmasını umarak. “Üzerimi değiĢtireyim,
çıkarım birazdan, tamam mı, ne istiyorsan alır gelirim,”
diye ekledim. Sonra sesimin sevecen çıkması için
kendimi zorlayarak devam ettim. “Hem etrafta benimle
tanıĢmak için ölüp biten birçok kiĢi olmalı, çok geç
olmadan gidip onları bulayım,” dedim yalandan bir
heyecanla.
Annem de gülümsedi ve cüzdanından para çıkarıp
market listesiyle birlikte bana uzattı. “Bu yeterli olur
herhalde.” Parayı alırken, “Sanırım,” dedim
gülümsemesine karĢılık vererek. Ardından yavaĢ
adımlarla odama doğru gittim. Aslında dıĢan çıkmak iyi
bir fikir olabilirdi. En azmdan biraz hava almıĢ olurdum.
Üzerime kırmızı bir kazak, altıma da pileli siyah eteğimi
giyerek nasıl durduğuna bakmak için aynanın karĢısma
geçtim. Eski alıĢkanlıklanmdan vazgeçmem hiç kolay
olmayacaktı. Hâlâ kırmızıyla siyahı kombine ederek
dikkat çekici olmaktan geri durmuyordum.
Aynaya yaklaĢtığımda kahverengi gözlerimin
yorgunluktan hafifçe kızardığını gördüm, çok yorgun
görünüyordum. Ġç çekerek makyaj çantamdan siyah göz
kalemimi çıkarıp gözlerime sürdüm. Solgun yanaklarımı
allıkla biraz belirginleĢtirdikten sonra da biraz ruj sürüp
makyajımı tamamladım. Ellerim saçlarıma gittiğinde ne
kadar sönük olduklarım fark edip kaĢlarımı çattım.
Eskiden kullandığım kozmetik ürünlerini artık
kullanmadığım için siyah renk saçlarım cansızlaĢmıĢtı.
Eskisi gibi parlak ve sağlıklı durmuyorlardı. Canım bu
duruma sıkılırken saçlarımı tepemde toplayıp dağınık bir
topuz yaptım ve birkaç bukleyi çıkararak omuzlanma
düĢmesine izin verdim. Annemin verdiği paranın artan
kısmına kesinlikle saç bakım kremi almaya karar vererek
evden çıktım.
Sokağa çıkınca rahatlatmayı umarak derin bir nefes
aldım. Bu mahalle beni gerçekten korkutuyordu. iki gün
önce babamla eve dönerken sokağın baĢında, bıçaklann
çekildiği büyük bir kavgaya Ģahit olmuĢtuk. Etrafa
baktığımda kimse müdahale etmiyordu, sanki rutin bir
ĢeymiĢ gibi davranıyorlardı. Bense babama iyice
sokuldum, oradan bir an önce uzaklaĢmak istiyordum.
Polisler geldikten sonra kavga eden çocuklar kaçmaya
baĢladı. Birisi yerde, yaralanmıĢ, kanlar içinde kalan
bacağını tutuyordu. Diğer çocuklar da kaçıyordu.
Ġçlerinden biri koĢarak yanımızdan geçerken göz göze
geldik. Erkeksi yüz hatlarını çevreleyen siyah dağınık
saçları ve gür kirpiklerinin altında koyu mavi gözleri
vardı. Siyah saçları açık tenine çok yakıĢıyordu. KaĢları
gür ve Ģekilliydi. Çıkık elmacıkkemikleri yeni yeni
sakalların çıkmaya baĢladığı yüzüne ayrı bir hava
katıyordu. Ġnsanı rahatlatan ve heyecanlandıran bir tipi
vardı. KeĢke yanımızdan sakin bir Ģekilde geçseydi de
onu biraz olsun süzebilseydim! Böyle bir anda geçince
acaba gerçekten bu kadar yakıĢıklı mıydı, yoksa ben mi
abartıyordum, bir türlü karar verememiĢtim.
Bana olan bakıĢları çok sert ve ifadesi anlaĢılmazdı,
onun karanlık gibi duran mavi gözlerine uzun süre
bakamayarak gözlerimi kaçırmıĢtım. Bütün her Ģeyiyle
ben tehlikeliyim diye haykırıyordu adeta. Yanımızdan
koĢarak uzaklaĢırken gözlerini dikip bana bakması da
ilginçti zaten. Belli ki suç mahallinden kaçan bir
suçluydu, iz bırakmamak için kimseyle göz teması
kurmaması gerekmez miydi? Bu durum beni iyice
tedirgin etmiĢti.
Tekrar o anı yaĢamanın verdiği ürpertiyle iç çektim.
Umarım kimseyle karĢılaĢmadan iĢimi halledip eve
dönerdim bir an önce. Ben bunları düĢünerek
yürüyordum ki arkamdan gelen kahkaha sesleriyle
düĢüncelerimden sıyrıldım. Arkama dönüp baktığımda
iki çocuk gördüm. Birisi esmer, diğeri sarıĢındı. Bu iki
çocuğu daha önce görmüĢtüm. Bunlar o gün kavga
edenlerin arasındaydı. DehĢete düĢerek hemen
adımlarımı hızlandırdım. Buradan bir an önce
uzaklaĢmam gerekiyordu. Onların arkamdan geldiğini
ayak seslerinden anlayabiliyordum.
Hadi, ama lanet olası market, neredesin! Tam bu
sırada köĢede bir kavga olduğunu görüp irkilerek
olduğum yerde kalakaldım.
Eyvah!
Benim yaĢlanmda sarıĢın bir genç, yüzü kanlar içinde,
yerde kıvranıyor ve acıyla homurdanıyordu. BaĢında ve
bir iki adım ilerisinde iki çocuk duruyordu ve ikisi de
inanılmaz derecede insafsız görünüyordu. Yerde yatanın