Table Of ContentFernand Braudel
M ADDİ UYGARLIK
D ü n y a n ı n Z a m a n ı
Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay
2. BASKI
« 1
İMGE
kitabevi
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ.............................................................................................................................9
BÖLÜM 1: AVRUPA’DA ZAMANIN VE MEKÂNIN BÖLÜMLERİ........................... 13
Mekân ve Ekonomiler: Ekonomi-Dünyalar......................................................14
Ekonomi-Dünya: Diğer Düzenlerin Karşısında Bir Düzen..............................36
Ekonomi-Dünya: Zamanın Bölümlerinin Karşısında.......................................58
BÖLÜM 2: AVRUPA’DA KENT EGEMENLİĞİNDEKİ ESKİ EKONOMİLER:
VENEDİK’TEN ÖNCE VE SONRA............................................................73
Avrupa’nın İlk Ekonomi-Dünyası.....................................................................76
Venediğin Gecikmiş Üstünlüğü........................................................................97
Portekiz’in Beklenmedik Talihi ya da Venedik’ten Anvers’e..........................116
Cenevizliler Yüzyılına Boyutlarını ve Önemini Geri Verelim........................132
BÖLÜM 3: AVRUPA’DA KENT EGEMENLİĞİNDEKİ ESKİ EKONOMİLER:
AMSTERDAM...........................................................................................147
Birleşik Eyaletler Kendi Evinde........................................................................149
Avrupa’yı Ele Geçirmek Dünyayı Ele Geçirmek.............................................176
Asya’da Başarı Amerika’da Başarısızlık............................................................188
Enöndelik ve Kapitalizm..................................................................................201
Amsterdam’m Gerilemesine Dair....................................................................228
8 Maddi Uygarlık
BÖLÜM 4: ULUSAL PAZARLAR...............................................................................237
Basit Birimler Üst Birimler...............................................................................240
Saymak ve Ölçmek...........................................................................................256
Aşırı Büyüklükte Olmasının Kurbanı Olan Fransa........................................271
İngiltere’nin Ticari Üstünlüğü.........................................................................304
BÖLÜM 5: DÜNYA AVRUPA’DAN YANA YA DA AVRUPA’YA KARŞI...................333
Amerikalar ya da Ödüllerin Ödülü.................................................................335
Sadece Dıştan El Konulmuş Olmayan Kara Afrika........................................371
Rusya, Uzun Süre Tek Başına Bir Ekonomi-Dünya.......................................382
Osmanlı imparatorluğu Örneği.......................................................................404
Ekonomi-Dünyalarm En Genişi: Uzak Doğu..................................................419
Sonuca Varılabilir mi........................................................................................462
BÖLÜM 6: ENDÜSTRİ DEVRİMİ VE BÜYÜME........................................................465
Bazı Yararlı Karşılaştırmalar............................................................................466
Sektör Sektör İngiliz Devrimi..........................................................................483
Endüstri Devrimini Aşmak..............................................................................512
SONUÇ OLARAK: TARİHSEL GERÇEKLER VE ŞİMDİKİ GERÇEKLER................539
NOTLAR......................................................................................................................551
DİZİN 589
ÖNSÖZ
Bu üçüncü ve sonuncu cilt, bir bahse ve bir iddiaya cevap vermektedir. Bahis ve iddia
ona anlam vermektedirler. Wolfram Eberhard’m1 yerinde ifadesini zimmetime geçi
rerek, bu cilde Dünyanın Zamanı adını verdim, yerine getirebileceğinden fazlasını va-
adetmesine rağmen, güzel bir başlık.
Bahis, bu sefer kronolojik akışı ve çeşitli zamansallıkları içinde ele alman tari
he, olabildiğince geniş bir başvuru karşısındaki güvenimdir. Onun tarafından, onun
yokuşlarına ve mantığına göre taşınmaya terkediliş, sanki tüm sınamalar arasında bir
sınamaya başvurarak, bu eserin ilk iki cildinin önceden yapılmış araştırmalarını doğ
rulamayı veya sakatlamayı amaçlıyordu. Görüldüğü üzere belli bir iddiayla karışık
bir bahis; bu iddia tarihin kendini hem bir açıklama -en ikna edicilerinden biri-, hem
de bir sağlama olarak sunabileceğine dayanmaktadır. Tarihin sunduğu sağlama, ger
çekte bizim soyut çıkarsamalarımız, a priori mantıklarımızın, hatta sağduyunun kar
şımıza sürekli olarak çıkarttıklarının dışındaki yegâne sağlamadır. Ve belki de, çok
yetersiz, ama her şeyi kucaklayacak kadar da çok olan verilerden hareketle, geçerli
bir dünya tarihi şeması sunmayı istemek de bir başka iddiadır.
Böylece bu cildin amacı resmolmaktadır. Okuyucu bu kitapta anlatılar, tasvir
ler, imgeler, evrimler, kopuşlar, düzenlilikler bulacaktır, ama eserin başından sonuna
her şeyi anlatma zevkine, yalnızca tek bir çizgi çizmek uğruna resim yapma, tek bir
noktayı belirleme, anlamlı bir ayrıntıyı öne çıkartma zevkine karşı kendimi savun
dum. Yalnızca anlamak, yani sağlamasını yapabilmek için görmeye ve göstermeye ça
lıştım. Ama bu işi, sanki bu çabanın zirvesinde araştırmalarım, ve onun da ötesinde
tarihçilik mesleği meşruluk kazanıyormuşçasma, inatla yaptım.
Ancak dünyanın tam bir tarihi, en atılganların ve batta en safların cesaretini
kıracak noktalara sahiptir. Bu tarih kıyısı olmayan, ne başı, ne de sonu olan bir nehir
değil midir? Ve bu karşılaştırma bile yetersizdir: dünya tarihi bir nehir değil de, bir
çok nehirdir. Ne mutlu ki tarihçiler aşırı bolluktaki malzemeyle boğuşma alışkanlığı
na sahiptirler. Bunlar tarihi kesimlere ayırarak (siyasal, iktisadi, toplumsal, kültürel
tarih) bu aşırı bolluğu basitleştirmektedirler. Özellikle de, zamannın çeşitli zamansal-
lıklar halinde bölünebileceğini iktisatçılardan öğrenmişlerdir ve böylece zaman evcil
leşmekte, sonuçta ele gelir hale gelmektedir: uzun veya çok uzun süreli zamansallık-
lar; yavaş veya daha az yavaş konjonktürler; hızlı, bazıları da anlık olan sapmalar var
dır ve bunların en kısa olanları, aynı zamanda saptanmaları en kolay olanlarıdır. So
nuçta, dünya tarihini basitleştirmek ve örgütlemek üzere, hiç de ihmal edilemeyecek
araçlara sahibiz. Ve yaşanmış bir zamanı dünyanın boyutlarına çıkartabiliriz, ancak
dünyanın zamanı, insanların tarihinin toplamı değildir ve olmamalıdır. Bu istisnai za
man, yerine ve dönemine göre, bazı mekânlara ve bazı gerçeklere hükmetmektedir.
Ama başka gerçekler, başka mekânlar onun elinden kaçmakta ve ona yabancı kal
maktadırlar.
Örnek olarak, Hind tek başına bir kıtadır; öyleyse buraya dört çizgi çekiniz:
Koromandel kıyısı, Malabar kıyısı, Surat’tan Delhi’ye olan eksen, Delhi’den Ganj kıyı
sına olan eksen. Böylece Hind’i bir dörtgen içine hapsettiniz.2 Bu dörtgenin, yalnızca
kenarları gerçek anlamda dünya saatinde yaşamakta, evrenin trafiklerini ve ritmlerini
kabul etmektedirler, ama bu kabul de kopuşlar ve direnmeler olmaksızın meydana
gelmemektedir. Dünyanın zamanı bu cins canlı hatları öncelikli olarak faal hale getir
mektedir. Dünyanın zamanı dörtgenin içine yansımakta mıdır? Şurada veya burada
kuşkusuz evet. Ama gene de bu iç kesimlerde yer almamaktadır. Ve Hind “kıta”sı öl
çeğinde cereyan eden, dünyanın meskûn tüm bölgelerinde, hatta endüstri devrimini
yaşamakta olan Britanya adalarında bile tekrarlanmaktadır. Heryerde, dünya tarihi
nin yansımadığı alanlar bulunmaktadır; buraları sessizlik ve sakin cehalet alanlarıdır.
İktisatçı Antonoio Gerovesi (1712-1769) “krallığımızın (Napoli) öyle bölgeleri vardır
ki, onlara kıyasen Samoyetler kültürlü ve uygar kalırlar”3 diye yazmaktadır. İlk ba
kışta, suların baskınına uğramış durumdayız: işte belli bir biçimde hafifletilmiş bir
dünya haritasının önündeyiz, çünkü hiçbir dinlemenin yer almadığı, sayılamayacak
kadar çok beyaz nokta bulunmaktadır -gerçeği söylemek gerekirse, zafer kazanan ta
rihin kıyısında kalan ve bu eserin birinci cildinde öncelikli olarak söz konusu edilen
bölgeler-.
Dünyanın zamanı böylece bütünsel tarihin bir cins üstyapısını devreye soka
caktır: onun ağırlığı kendi sırası geldiğinde, tabana doğru etki ederken, onun altında
etki eden güçler tarafından yaratılmış ve yükseltilmiş bir varış noktası gibi olacaktır.
Aşağıdan yukarıya ve yukarıdan aşağıya doğru olan bu çifte etki, yerine ve dönemine
göre az veya çok önemli olmuştur. Ama ekonomik ve toplumsal açıdan ilerlemiş ül
kelerde bile, dünyanın zamanı her şeyi kapsamına almamıştır.
Elinizdeki cildin çizgisi, ilke olarak sektörel bir tarihi -maddi ve ekonomik-
ayrıcalıklı hale getirmektedir. Bu üçüncü ve sonuncu ciltte kavramaya niyetlendiğim
şey, dünyanın XV. ve XVIII. yüzyıllar arasında, her şeyden önce ekonomik olan tarihi
dir. Bu yaptığım işin bir basitleştirilmesidir veya öyle olmalıdır. Bazıları özlü olmala
rından,4 diğerleri de kaynaklarının genişliğinden ötürü mükemmel olan onlarca ge
nel iktisat tarihine sahibiz. 1928-1929’daki yaymlanışlarmdan beri, Josef Kulischer’in
iki ciltlik AUgemeine Wirtschaftgeschichte’sini kullandım,5 bu eser bugün bile rehber
lerin en iyisi ve olup bitenlerin hepsinden haberdar olma konusunda en güvenilir
Önsöz 11
olanıdır. Werner Sombart’m anıtsal eseri Der Modeme Kapitalismus’u (sonuncu yay.
1928), okumaların ve değerlendirmelerin devasa sonucu olan kitabını da daha az
kullanmadım. Ama bu genel eserlerin hepsi de, kendilerini düzenli bir şekilde Avru
pa çerçevesinin içine hapsetmişlerdir. Oysa tarihin dünya ölçeğinde kıyaslamalar yo
luyla akıl yürütmekten -geçerli tek yol- büyük avantaj sağlayacağı sonucuna vardım.
Frederic Novalis (1772-1801) daha o sıralar “her tarih zorunlu olarak dünyasaldır”
demişti bile.6 Nitekim, dünyanın ekonomik tarihi, yalnızca Avrupa’nmkinden çok
daha anlaşılırdı. Ama daha basit olduğu söylenebilir mi?
Üstelik, en azından ellili yıllardan beri ne iktisatçılar,7 ne de uzun zamandan
beri tarihçiler artık iktisadın tek başına bir alan olduğuna ve iktisat tarihinin de, bü
yük bir huzurla içine kapanılacak sınırları belli bir alan olduğuna inanmamaktadır
lar. Witold Kula’ya göre “özerk ekonomi teorisi, gelişmiş kapitalizmde (ben buna ge
çerken, kapitalizmin başlangıcında bile öyle olduğu eklemesini memnuniyetle yapı
yorum) basit bir okul yaklaşımı olarak ortaya çıkmaktadır”.8 Jose Gentil da Silva’ya
göre, “tarihte her şey birbirine bağlıdır ve iktisadi faaliyet özellikle de ne siyasetten,
ne onu çevreleyen inançlardan, ne de onu belli bir yerde konumlandıran olanak ve
zorlamalardan soyutlanabilir”.9 W. W. Rostow’a göre,10 toplum içinde yaşayan insan,
temel olarak ekonomik bir insan mıdır? Tabii ki hayır. Giörgy Lukacs’a göre11 eko
nominin konusunun “diğer toplumsal, ideolojik ve siyasal sorunlardan soyutlanabi
leceğini” düşünmek gerçekten gülünçtür. Raymond Firth’e göre, insanların bütün ey
lemlerinin “bir ekonomik çehresi, bir toplumsal çehresi, bir kültürel çehresi” ve ke
sinlikle de bir siyasal çehresi vardır.12 Joseph Schumpeter’e göre, iktisat tarihi “yal
nızca iktisadi olamaz”13 ve etnolog Jean Poirier’ye göre “ekonomik olgu, iktisatçı ta
rafından, ancak iktisat ötesine gidilmesi halinde, tamamen kavranabilir”.14 Hatta
günümüzün bir iktisatçısı “diğer toplumsal bilimlerle kopuş(un)... siyasal iktisat ala
nında kabul edilemez” olduğunu savunmaktadır,15 ki bu zaten Jean-Baptiste Say’in
daha önceden (1828) söylediği şeyle yaklaşık olarak aynıdır: “nesnesi yalnızca maddi
mallardan ibaret sanılan siyasal iktisat, kendini toplumsal sistemin tümünü kapsar
bir durumda bulmuştur, (iktisat) toplumdaki her şeye bağlıdır”.16
Dünyanın iktisadi tarihi demek ki, dünyanın bütün tarihidir, ama belli bir
gözlemevinden, iktisadmkinden görülen haliyle. Öte yandan, bir başkasını değil de,
bu gözlemevini seçmek, tekyanlı bir açıklama biçimini (ve bu nedenden ötürü, her
şeye rağmen tehlikeli olan bir biçimi) önceden avantajlı hale getirmektir ve ben gene
önceden, kendimi bu tercihten kurtaramayacağımı biliyorum. Ekonomik denilen ol
gular dizisini, cezasız kalmadan ayrıcalıklı hale getirmek mümkün değildir. Onlara
egemen olma, onları tam yerlerine yerleştirme ve özellikle de onları aşma konusunda
ne kadar dikkatli olunursa olunsun, içe işleyen bir “ekonomizm”den ve tarihi mad
decilik sonucundan kaçınmak mümkün müdür? Bu, insan yutan kumlardan geçmek
gibi bir şeydir.
Böylece biz de, çoğu zaman olduğu gibi, iyi kartların yardımıyla, yolumuzu
kapatan zorlukları temizlemeye uğraştık. Ama daha işin başında ve eserin tabanında,
güçlükler inatçı bir şekilde geri gelmektedir. İtiraf edelim ki, onlar olmasaydı tarihin
ciddiye alınamayacağı güçlükler.
Okuyucu izleyen sahifeler boyunca, bu güçlükleri aşma denemelerimi göre
cektir.
Önce fenerimi yakmam gerekiyordu. Bunun sonucunda ekonomiyi zaman ve
mekân içinde, bu zaman ve mekânı ortak olarak paylaşan diğer konuların -siyaset,
kültür, toplum- üstüne veya altına yerleştirmeye uğraşan teorik bölüm -mekânın ve
zamanın bölümleri- ortaya çıktı.
Maddi Uygarlık
İzleyen beş bölüm (H’den Vl’ya), artık bizim başlıca, hatta tek kusurumuz
olan zamana egemen olmaya çalışmaktadır. Bir kez daha uzun sûre17 üzerine oyna
dım. Bu tabii ki yedi fersah yol alan çizmeleri giymek ve kısa soluklu bazı gerçekleri
ve olayları görmemek demektir. Okuyucu izleyen sahifelerde ne Jacques Coeur’ün
yaşam öyküsünü, ne zengin Jakob Fugger’in bir portresini, ne de Law sisteminin bir
açıklamasını bulacaktır. Bunlar boşluklardır. Ama mantıklı bir şekilde kısa anlatabil
menin başka bir biçimi var mıdır?
Bu söylendikten sonra, dünyanın zamanı'm alışılmış ve saygı duyulan usule gö
re, her şeyden önce Avrupa’nın birbirini izleyen deneylerini dikkate alan, uzun dev
reler halinde böldüm. İki bölüm (İkincisi Venedik ve üçüncüsü Amsterdam) Kentle
rin egemen olduğu eski ekonomiler’den söz etmektedir. IV. Bölüm, ulusal pazarlar adı
altında, başta Fransa ve İngiltere olmak üzere, XVIII. yüzyılda ulusal ekonomilerin
serpilmesini incelemektedir. V. bölüm -Dünya Avrupa’ya karşı veya Avrupa’dan yana
Işıklar Yüzyılı denilen dönemde dünya turu yapmaktadır. Sonuncu olmak zorunda
olan Endüstri devrimi ve büyüme adını taşıyan altıncı bölüm, bugün hâlâ içinde yaşa
dığımız dünyanın başlangıcındaki devasa kopuşu incelemektedir. Sonuç uzadıkça
uzayarak, bir bölüm boyutuna ulaştı.
Oldukça yakından ve keyfi bir şekilde gözlenen bu çeşitli tarihsel deneyler bo
yunca, bir önceki cildin çözümlemelerinin destekleneceklerini umuyorum. Joseph
Schumpeter biz tarihçiler için onun başeseri olan History of Economic Analysis’inde
(1954)18 iktisadı incelemenin üç yolu olduğunu söylemiyor muydu? Tarihle, teoriy
le, istatistikle, ama eğer kariyerine yeniden başlaması mümkün olsaydı tarihçi olur
du. Toplumsal bilim uzmanlarının da aynı şekilde, tarihte olağanüstü bir bilgi ve
araştırma aracı görmelerini isterdim. Şimdi, yaşamakta direnen bir geçmişe yarıdan
fazlasıyla av olmuş değil midir, ve geçmiş, kuralları, farkları ve benzerlikleriyle, şim
diki zamanın ciddi bir şekilde anlaşılabilmesi için vazgeçilmez anahtar değil midir?
Bölümlere ait dipnotlar V>l >HH sahilelrr arasında verilmiştir.
Bölüm 1
Avrupa’da Zamanın ve Mekânın
Bölümleri
cîf^>
Adının da ilân ettiği üzere teorik olma amacından olan bu bölüm iki kanada sahiptir:
önce mekânı, sonra da zamanı bölmeyi denemektedir -sorun önce ekonomik gerçek
leri mekânlarına, sonra da sürelerine göre yerleştirmektir-. Bu bölümlemeler, özellik
le daha kolay olan İkincinin anlaşılması için zorunlu olan birincisi için olmak üzere,
uzun olacaklardır. Ama ben ikisinin de yararlı olduğunu sanıyorum; bunlar izlene
cek yolu işaretlemekte, bu yolu meşrulaştırmakta ve uygun bir kelime haznesi öner
mektedirler. Tüm ciddi tartışmalarda olduğu gibi, kelimeler kraldır.
MEKÂN VE EKONOMİLER:
EKONOMİ - DÜNYALAR
Açıklama kaynağı olan mekân, hem tarihin tüm gerçeklerim, hem de yüzey üzerinde
yer tuttuklarından ötürü taraf olan devletleri, toplumları, kültürleri, ekonomileri...
gündeme getirmektedir. Ve bu bütünlerden1 birinin veya diğerinin seçilmesine göre,
mekânın anlam ve rolü değişecektir. Ama gene de tamamen değil.
İlk olarak ekonomileri gündeme getirmeyi ve bir an için yalnızca onları gör
meyi istiyorum. Daha sonra diğer bütünler’in yer ve müdahalelerini sınırlandırmayı
deneyeceğim. Ekonomiyle başlamak yalnızca bu eserin programı açısından uygun ol
makla kalmamaktadır; aynı zamanda mekâna ilişkin olarak kavrananlar arasında, ile
ride göreceğimiz üzere ekonomi yerinin belirlenmesi en kolay olanıdır ve dünya üze
rine en geniş ölçekte yayılmış olanı da odur. Ve ekonomik yalnızca dünyanın maddi
zamanının ritmini vermekle kalmamaktadır: onun oyunu esnasında, onunla işbirliği
yapan veya ona hasım olan tüm toplumsal gerçekler aralıksız olarak müdahale et
mekte ve onlar da kendi hesaplarına etkilenmekledirler, en azından bu söylenebilir.
Ekonomi-Dünyalar
Tartışmayı başlatmak için, karışıklık yaratmaya hazır iki terime ilişkin açıklama yap
mak gerekir: dünya ekonomisi ve ekonomi - dünya.
Dünya-ekonomisi, yeryüzünün tümüne yayılmaktadır; Sismondi’nin dediği gi
bi “tüm evren piyasası”nı2 temsil etmektedir, “insan soyu veya birlikte ticaret yapan
ve bugün artık bir bakıma yalnızca tek bir pazar oluşturan insan soyunun bu kesi
mi”.3
Ekonomi - dünya (beklenmedik olan ve dilimize pek uygun düşmeyen bu teri
mi, ben eskiden daha iyisi olmadığı için, Almancanm Weltwirtschaft kelimesinin özel
bir kullanımı için, pek de mantıklı olmayan bir şekilde oluşturmuştum)4 dünyanın
ancak bir kesimini, gezegenin ekonomik olarak özerk, esas olarak kendine yetebilen
ve iç bağlantıları ile müdahalelerin ona belli bir organik birlik sağladığı bir parçasını
gündeme getirmektedir.5
Örneğin, bundan uzunca bir süre önce, XVI. yüzyıldaki Akdeniz’i Welttheater
veya Weltwirtschaft6 -“tiyatro-dünya”, “ekonomi-dünya”- olarak inceledim ve bu kav
ramlardan yalnızca denizin kendini değil, onun sahillerinin az veya çok uzağında
olup da, onun mübadeleleri tarafından harekete geçirilen her şeyi anladım. Sonuç
olarak bizatihi bir evren, bir bütün. Nitekim Akdeniz alanı, siyasal, kültürel, toplum
sal olarak bölünmüş olmasına rağmen, gerçeği söylemek gerekirse, başta Venedik ve
onun yanında Milano, Cenova, Floransa olmak üzere, Kuzey İtalya’nın egemen kent
lerinden itibaren,7 yukarıdan inşa edilen belli bir ekonomik birliği de kabul etmekte
dir. Bu bütünün ekonomisi, denizin ve ona bağımlı olan bölgelerin tüm ekonomik
hayatı değildir. Bu bir bakıma, etkisi yerine göre az veya çok güçlü olan üst tabaka
nın, bu tabakaya denizin tüm kıyılarında olduğu kadar, kara içlerinde çok uzaklarda
da rastlanmaktadır. Bu etki imparatorlukların sınırlarını aşmaktadır -İspanyol olanı
nın çizgilerinin belirgin hale gelmesi V. Carlos. (Charles Quint, 1519-1558)’la ta
mamlanacaktır ve Türk olanının ilerlemesi ise, İstanbul’un alınmasından (1453) çok
öncedir-. Bu etki, Akdeniz mekânım paylaşan uygarlıkların arasında, güçlü bir şekil
de hissedilen ve belirlenen sınırları da aşmaktadır: Yunanlı olanı Türklerin artan bo-
Avrupa’da Zamanın ve Mekânın Bölümleri 15
Venedik, XV. yüzyıldaki Avrupa ekonomi-dünyasının merkezi, XVII. yüzyılın sonu ve XVIII. yüz
yılın başında hâlâ Doğuluların kendi evlerinde oldukları kozmopolit bir kenttir. Luca Varlevaris,
La Piazzetta (ayrıntı). (Oxford, Ashmolean Museum).