Table Of ContentRebîu'l-Evvel
1436
OCAK’15 • Özel Sayı
1
2
Aylık İslami Eğitim Dergisi
CEZAEVİ DOSYASI
www.tevhiddergisi.com
[email protected]
"Burası belalar konağı, diriler kabri, düşmanları sevindiren,
samimi dostlar edinme yeridir." İbni Teymiye rahimehullah
Rebîu'l-Evvel 1436
Ocak '15
Allah'a hamd, Rasûlü'ne salât ve selam olsun.
Yeni bir sayıyla bir araya gelmemizi sağlayan Rabbimize hamd olsun. Bu sayımızın
tamamını tarihin her döneminde tek suçu 'El-Aziz ve El-Hamid olan Allah'a' iman
eden yiğitlerin imtihanı, cezaevlerine ayırdık. Hepimizin bildiği gibi iman edenlerin
değişmez kaderi, imtihanlardır. Ve her dönemin kendine has, yaygın olarak vuku
bulan imtihanları vardır. Görüyoruz ki çağımızda tevhid ehlinin en fazla karşılaştığı
imtihan, zindanlardır.
Önden gidenlerin, geriden gelenlere örnek olmasını sağlamak; İslami mücadelede
bulunanların tecrübelerini birbirlerine aktarmalarına aracı olmak ve Müslümanların
ellerinde bu imtihanı kolaylaştıracak bir kılavuz olması açısından bu sayıyı hazırlamayı
uygun gördük.
Öncelikle dergide yazan kardeşlerimizin çoğu zindan imtihanını yaşamış kişilerdir.
Daha da önemlisi 'Tevhid Dergisi' cezaevinden çıkmaya başlayan bir dergidir. Bu yö-
nüyle dergimizin bu konuyu işlemesinin anlamlı olduğunu düşünüyoruz.
Bunun yanında Türkiye zindanlarında uzun yıllar kalmış hocalarımıza ve ağabey-
lerimize, Müslümanlara faydalı olacağına inandığımız sorular yolladık. Aldığımız
cevapları sizlerle paylaşacak, istifadenize sunacağız.
Kendilerine soru yönelttiğimiz mahkumlar;
Vasat davasından yaklaşık on yıl cezaevinde yatan Şahımerdan Sarı Hoca. Kendisi
soruları yönelttiğimiz tarihte, tağutların hakkında verdiği ikinci bir cezadan dolayı
hicretteydi. Bizleri kırmadı ve engin tecrübelerini bizlerle paylaştı. Ancak yaklaşık bir
ay önce tekrar tutuklandı. Rabbimizden ona yardımcı olmasını, bir an önce özgürlüğe
kavuşturmasını niyaz ediyoruz.
Hizbullah davasından yirmi yılı aşkın bir süre cezaevinde bulunan Naşit Tutar ağa-
bey de bizleri kırmadı ve sorularımızı cevapladı. Sizleri bu ağabeyimizin yirmi yıllık
zindan tecrübesini dikkatli okumaya davet ediyoruz. 1 Rabbim hayırlı bir şekilde o ve
onun gibi uzun yıllar bu imtihanı yaşayanları özgürlüklerine kavuştursun.
Yine dergimiz yazarlarından olan ve yaklaşık on bir yıldır zindanlarda bulunan Ke-
rem Çağlar ağabeyimiz de sorularımızı cevapladı. Özellikle 11. Soruya verdiği cevabın
dikkatle okunmasını tavsiye ediyoruz. Hakkında ciltle kitap yazılacak bir konuyu,
birkaç paragrafta özetlediği için de kendisine ayrıca teşekkür ediyoruz.
Bu sayıda Ebu Hanzala Hoca'mıza da aynı soruları yönelttik. Kendisi sorulara cevap
veremeden özgürlüğüne kavuştu. Allah'a hamd olsun.
Aynı şekilde sorularımızı Ankara Sincan F tipinde ağırlaştırılmış müebbet hapis
cezası alan El-Kaide tutuklusu Harun İlhan ağabeye, yine Ankara Sincan F tipinde
müebbet hapis cezası alan İslami Hareket davasından hükümlü olan Ferhan Özmen
ağabeye de sorularımızı yolladık.
Cezaevi İdaresi soruları sakıncalı bulup kendilerine ulaştırmadığından ötürü ağa-
beylerimizin tecrübesinden mahrum kaldık. Rabbimizden kendileri için sabr-ı cemil
niyaz ediyor, hayırlısıyla esaret bağlarını çözmesini diliyoruz. Sorularımıza cevap
vermeyi kabul ettiklerinden ötürü kendilerine teşekkürü borç biliyoruz.
Yine sorularımızı İBDA-C hükümlüsü Salih Mirzabeyoğlu ağabeyimize de ulaştırdık.
Kendisinden cevap alamadığımız için soruların akıbetini bilmiyoruz.
Yine İslami bir kimliğe sahip olmakla beraber adli bir dosyadan mahkum olan iki
kardeşimize bazı sorular yolladık. Amacımız aynı durumda olan kardeşlere tecrübe-
lerini ulaştırmalarına aracı olmaktı. Kendilerinden cevap alamadığımız için konuyla
ilgili bilgiye sahip değiliz.
Bu çalışmamızı;
Allah'ın birliğine olan şahitliklerine kanlarını şahit tutan şehidlerimize,
Yaşarken diriler kabrine girmeyi göze alan yiğitlere,
Davanın uzun ve zorlu yolunun çilesine sabırla katlanan bacılarımıza,
Çocukluklarını özlem ve hasretle geçiren yavrularımıza,
Emanetlerine en güzel şekilde sahip çıkan, devraldıkları sancakla göz dolduran
kardeşlerimize ithaf ediyoruz.
1. Naşit Tutar ağabeyin 13. Soruya verdiği cevaba katılmadığımızı belirtmek isteriz. Birbirinin küfrüne itikad edecek kadar
aşırı zıt kutuplarda bulunanların, aynı odalarda kalmaması gerekir. Ancak Allah'ın ve Rasûlü'nün küfür kabul ettiği ve
ümmetin üzerinde icma ettiği hususlarda sözlü, itikadi veya ameli küfür işleyenlerin tekfir edilmesinde tekfir eden değil,
cürmü işleyen suçludur.
05 Ebu Hanzala Hoca ile Röportaj Ebu HANZALA
62 Zindan... Yatış mı? Diriliş mi? Özcan YILDIRIM
R 69 Şahımerdan Sari Hoca ile Röportaj Şahımerdan SARI
E
114 Cezaevlerinde Emr-i bil Ma'ruf Enes YELGÜN
L Nehy-i ani'l Münkerin Usulü
İ 118 Kerem Çağlar ile Röportaj Kerem ÇAĞLAR
K
141 Cezaevi İmtihanında Sebat Etmek Murat MÜSLİHAN
E
D
146 Naşit Tutar ile Röportaj Naşit TUTAR
N
168 Yusuf-i Medreseye Hazırlık Emre ACAR
İ
Ç 173 Abdulkerim el-Mısri ile Röportaj Abdulkerim el-Mısri
İ
181 Zindan Erkekler Yurdu... İbrahim HAKVERDİ
186 Kaya Kartal ile Röportaj Kaya KARTAL
192 Zeynep Bayancuk ile Röportaj Zeynep BAYANCUK
Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü:
Yazışma Adresi: Abdullah DEMİR
Abdullah DEMİR
Güneşli Merkez Postane P.K. 51
Yayın Türü:
Bağcılar/İstanbul
Yaygın Süreli
Basım: Step Matbaacılık
Aylık Dergi Reklam ve Abonelik: Göztepe Mah. Bosna Cad. No:11
Rebîu'l-Evvel 1436 [email protected] Mahmutbey-Bağcılar/İstanbul
www.tevhiddergisi.com Tel : 0 (212) 446 88 46
Ocak 2015
Adres: Kirazlı Mh. 1 Sk. No:21/A Dergi İçerisinde Yer Alan Yazılardan
Fiyatı: 10 34210 Bağcılar/İSTANBUL İlgili Yazar Mesûldür.
Kaynak Gösterilerek Alıntı Yapılabilir.
Abonelik için: 0 545 762 15 15
Satış Noktaları
İstanbul: Tevhid Kitabevi, Hürriyet Mh. Cumhuriyet Cd. No:3 Bağcılar/İSTANBUL | 0 (545) 762 15 15
Bursa: İkra Kitabevi, İlahiyat Fak. Karşısı Fethiye Mh. Kırlangıç Sk. No:17 Nilüfer/BURSA | 0 (532) 138 02 42
Diyarbakır: Tevhid Kitabevi, Kaynartepe Mh. Gürsel Cd. No: 90/A Bağlar/DİYARBAKIR | 0 (541) 857 34 20
Konya: Tevhid Kitabevi, Şükran Mh. Fıçıcılar Sk. No: 37 Meram/KONYA | 0 (553) 513 48 48
İrtibat Büroları
MERKEZ:Kirazlı Mh. 1. Sk. No:21/A Bağcılar/İSTANBUL
Büro 1:Güvercin Tepe Mh. Fatih Cd. No:209 Başakşehir/İSTANBUL
Büro 2:İsmetpaşa Mh. 90. Sk. No:4 Sultangazi/İSTANBUL
Büro 3:5 Nisan Mh. 749. Sk. No:5 Bağlar/DİYARBAKIR
Büro 4:Sarıyakup Mh. Karaman Cd. No: 81 Karatay/KONYA
Büro 5:Bahçıvan Mh. Sıhke Cd. Karatekin Sk. Yavuz Canlı Apt. Kat: 2 (Erçek Durağı Karşısı) Tuşba/VAN
Vahyin Rehberliğinde
Ebu Hanzala
Cezaevi Röportajı
Davetimizin özü; insanları şirkten arındırılmış, yalnızca
Allah'a has kılınan dine, ibadette tevhide ve ibadetlerin
bidatlerden arındırılmasına, rehberliğinde sadece
Muhammed Mustafa ﷺ bulunan sünnete davet
etmekti. Bu davete icabet eden kardeşlerimizle beraber
Tevhid mescidlerini açmaya başladık. Davetimizin
yaygınlaşmaya başlamasıyla Allah'ın değişmez
sünneti işledi ve bizim için imtihan süreci başladı.
Allah'ın Adıyla...
1. Sizi tanıyabilir miyiz? (İsim, memleket, yaş, eğitim, İslami davayla tanışma
ve cezaevi süreci)
Allah'a hamd, Rasûlü'ne salât ve selam olsun.
Es-selamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu.
Ben Halis Bayancuk. Daha ziyade künye olarak kullandığım Ebu Hanzala ismiyle
biliniyorum. 1984 doğumluyum. Aslen Bingöl'ün Zaza'larındanım; ancak ben Di-
yarbakır'da doğup büyüdüm. 1998 yılına kadar Diyarbakır'da kaldım, 98'den sonra
memleketimden ayrıldım.
Kendimi bildim bileli İslami davanın içindeyim. Babam Hizbullah cemaatinin ku-
ruluşundan bu yana cemaat içerisinde aktif olarak hizmet eden ve halen aynı davadan
Bayburt M tipi cezaevinde kalan Hacı Bayancuk'tur. Aynı zamanda bana İslami ilimleri
sevdiren, İslam ahlakını ve edebini ilk öğreten hocam, babamdır.
Tağuti sistemde yaşayan ve bu konuda hassasiyeti olmayan her insan gibi TC'nin,
'Tağuta kulluğun modern mabedleri' olan okullarında eğitimimi tamamladım. Diyar-
bakır İmam Hatip Lisesinden mezun oldum.
İslami eğitim sürecini üç ayrı merhale olarak ele alıyorum. Rebîu'l-Evvel
1436
OCAK’15 • Özel Sayı
7
Ortaokulun sonuna dek Diyarbakır'da camilerde, bir okul disiplininde verilen eğitim
programlarına katıldım. Cemaatin eğitim programı, ilmi olmaktan ziyade topluma bilgi
üzere davet yapacak bireyler yetiştirmeye dayalıydı. Ben de bu süreçte, ilmi olmasa da
Kur'an tilaveti, tecvid ve Kur'an ezberi, temel İslami bilgiler, ağırlıklı olarak siyer ve kitap
okuma çalışmalarına dahil oldum.
Ortaokuldan sonra iki yıllık hicret hayatı yaşadım. Bu süre zarfında ilk defa ilmi eğitim
aldım. Özellikle babamın teşvik ve nasihatleriyle ilme karşı aşırı bir sevgi oluştu içimde.
Bu iki yıllık dönemde farklı illerde eğitimimi sürdürdüm.
İlk olarak İslami bir vakfın yaz medresesinde Sarf ilminin temel kitaplarından olan
Emsile, Bina ve Maksud kitaplarını okudum. Medresede aynı zamanda Kur'an hafızlığı da
yaptırılıyordu. Vakıfta Arapça dersleri veren Hocam, Arapça eğitiminden sonra mutlaka
hafızlık yapmam gerektiğini; hafızlıkla takviye edilmeyen ilmin eksik olacağını; Arapçayı
öğrendiğim takdirde, hafızlığın çok daha kolay olacağını söyleyerek beni teşvik etti.
Yaz kursunu tamamladıktan sonra Adana'ya yerleştik. İçinde bulunduğum cemaatin
hocalarından Muşlu bir ilim adamının yanında eğitimime devam ettim. Sarfın temel
kitaplarını tekrar ettikten sonra Nahiv'den/Dilbilgisi'den Avamil el-Curcani ve Nahvu'l
Vadih'ı; Fıkıh'tan ise Şafii fıkhına ait İbni Kasım'ın, İbadat bölümünü okudum.
Daha sonra Kayseri'ye taşındık. Babam arandığından dolayı sürekli şehir değiştirmek
durumundaydık. Kayseri'de, oranın tanınmış hocalarından Mehmed Göktaş Hoca'yla
tanıştım. Orada bulunduğum süre zarfında Hoca'dan ders almayı talep ettim. Hoca bu
konuda bana çok yardımcı oldu. Hem güzel ahlakından hem de benimle en güzel şekilde
ilgilendiğinden dolayı kendisine sürekli duacı oldum. Doğu medreselerinde okutulan usüle
devam etmek istesem de bu, pek mümkün olmadı. Hocamın yönlendirmesiyle, farklı bir
usülle eğitimime devam ettim. Kur'an'dan üç cüz ezberledim. 29-30 ve farklı surelerin
ezberini tamamladım. Kur'an Arapçasından dersler yaptık. Bakara suresinin tamamını
ve ezberlediğim bölümlerin kelime-kelime Arapçasını Hocamın yanında okudum. Bu
arada Hocanın yönlendirmesiyle farklı dallarda bayağı kitap okuma imkanı buldum.
Daha sonra İstanbul'a taşındık. İstanbul'da yaklaşık bir yıl kaldım. Kaldığımız apart-
manda Doğu'nun tanınmış mollalarından bir hocayla komşuluk ettik. İslami kesime olan
baskılar yoğunlaştığından ve beraber yaşadığımız kişilerin çoğu arandığından, sürekli
dört duvar arasındaydık. Bu sürede Molla Enver'den ders aldım. Allah'a hamd olsun ahlak
olarak ve öğrenciye alaka gösterme bakımından iyi bir hocaya denk geldim. Molla Enver
Hoca'nın usülü çok farklıydı. Şu ana kadar usül olarak en fazla istifade ettiğim hocanın,
kendisi olduğunu söyleyebilirim. Hocamız doğu medreselerinin afeti olan 'teorik bilgi-
lerin anlaşılmadan ezber ve tekrarını' fark etmiş ve pratiğe ağırlık vermişti. Hangi kitabı
okursak okuyalım mutlaka Kur'an'dan bir sayfa üzerinde tekrar yapardık.
Bu dönemde hızlı bir şekilde geçmiş kitapları tekrar ettiğimiz gibi Nahiv'den Şerhu'l
Muğni kitabını okuduk. Daha ziyade Kur'an-ı Kerim üzerinde tatbik yaptık. Şafii fıkhına
8
burada devam ettik. Muamelattan bir bölüm okuduk. Tefsirden ezberlediğim bölüm-
lerin açıklamasını Sabuni'nin Safvetu't-Tefasir kitabından okuduk. Hocamız her gün
Risale-i Nur isimli kitaptan bir sözü veya paragrafı da Türkçe olarak şerh ediyordu.
İstanbul'da bir yıldan az süren eğitim döneminde hiç evden çıkmadığım, Hoca'yla
aynı ortamda kaldığım için çok faydalandım. Hocamızın her alanda teoriden ziyade
pratiğe önem vermesi, Sarf ve Nahiv'de tatbike dayalı eğitimi, daha sonra hem oku-
ma hem de okutma sürecinde en fazla örnek aldığım yönleriydi. Özellikle bu süreçte
yaşadığım bir olayı paylaşmakta fayda görüyorum.
O dönemde İstanbul'da su sıkıntısı vardı. Özellikle çeşme suları titiz insanların
midesini bulandıracak derecede kötüydü. Annem fıkıh eğitimi almamı göz önünde
bulundurarak şöyle bir soru sormuştu: 'Çeşme suyu midemi bulandırıyor, abdest aldı-
ğımda ağzıma su vermesem olur mu?' Ben de olmayacağını, mutlaka ağzına su vermesi
gerektiğini ancak bu soruyu hocama soracağımı söyledim. Olayı hocama anlatınca
bana: 'Şafii fıkhında ağza ve burna su vermek abdestin sünnetlerindendir. Ayrıca sünnetin
terki bir ibadeti bozmaz. Bu bilgileri bilmen önemli değildir, önemli olan bunları tatbik
edebilmendir' diye nasihatte bulundu. O günden sonra elimden geldiğince okuduğumu
düşünüp anlamaya, ezbercilikten sakınmaya dikkat ettim. Rabbim Hocamı da, bizleri
de insanların ihtilaf ettikleri konularda hakka hidayet etsin.
Bu sürede 28 Şubat'la başlayan ve 2000 yılında zirveye ulaşan Cemaate yönelik
operasyonlar başladı. Bizler de İstanbul'da tutuklandık. İki hafta ev hapsinde tutul-
duktan sonra tekrar Diyarbakır'a döndük. İki yıl aradan sonra tekrar liseye başladım.
Bu sürede Arapça ve İslami ilimler eğitimine devam etmek istesem de pek muvaffak
olamadım. Nur cemaatine bağlı bir öğrenci evinde Nahiv'den Katru'n Neda kitabını ve
Şafii fıkhından Muğni'l Muhtac'ın bir bölümünü okuduk. Hocamız Tillo mezunu, Nur
talebesiydi. Aslen kendisinden istifade etmekle beraber, medresede Seyyid Kutub'un
rahimehullah Fi Zilali'l Kur'an tefsirini okumaya başlamamla, daha doğrusu okuduğumu
fark etmeye başlamalarıyla en başarılı öğrencilik mertebesinden en problemli öğrenci
derecesine düştüm. İçinde bulunduğum cüzzamlı hâlden(!) beni kurtarmak için epey
bir uğraştılar; ancak müzmin bir hasta olduğuma kanaat edince, onlar kovmadan ben
ayrılmak zorunda kaldım. Lisenin sonuna dek Arapça eğitim alamadım. Birkaç teşeb-
büste bulunsam da başvurduğum yerlere benden önce TEM polisleri başvurup, beni
detaylı tanıtmaları ve başvurumu kabul ettikleri takdirde başlarına gelecek olanları
nazik bir dille hatırlatmaları neticesinde 'hassas zamanlardan geçiyoruz' gerekçesiyle
hep reddedildim.
Lise son sınıfta babamın 'Hakkıyla ilim talep etmek istiyorsan bunun yeri bellidir.
İslami ilimlerin okutulduğu ülkelerden birine gidip orada bulunan üniversitelerden eği-
tim almalısın' tavsiyesiyle yurt dışına yöneldim. Önceliğimiz Allah Rasûlü'nün sallallahu
aleyhi ve sellem topraklarına gidip ilim talep etmekti. Bazı arkadaşlarımız; Medine İslam
Üniversitesi için başvuruda bulundular. En azından bir yıl beklememiz gerektiği söy-
lendi. Biz de vakit kaybetmemek için Mısır'a gidip Ezher Üniversitesi'nde okumaya Rebîu'l-Evvel
1436
OCAK’15 • Özel Sayı
9
karar verdik. Vize için resmi yollardan başvurmamıza karşın, polisin yoğun çabaları
neticesinde tüm evraklarımız tamam olmasına rağmen eğitim vizesi alamadık. Okul
kayıt dönemi bitmişti. Bir büyüğümüz 'Turist vizesiyle Mısır'a gidebileceğimizi, bu bir
yılı Pratik Arapça ve ön hazırlık olarak değerlendirebileceğimizi' söyleyince Mısır'a
gittik. Ramazan'ın birinci günü Mısır hayatımız başladı.
Gerçekten bu bir yıllık süre bizim için çok hayırlı oldu. İlk olarak bir dil kursuna
yazıldım ve üç ay sonra artık gerek olmadığına kanaat edip bıraktım. Bu sürede Kur'an
hafızlığına başladık. Bu bekleme süresinde Ezher mezunu olan bir ağabeyin yanında
İmam Nevevi'nin Riyazu's Salihin kitabını okumaya ve onun seçtiği hadisleri ezber-
lemeye başladım. Ayrıca yine Ezher mezunu bir ağabeyle daha önceden okumaya
başladığım Safvetu't Tefasir kitabından bölümler okuyorduk.
Bu sürede orada bulunan farklı kesimlerden insanlarla tanıştık. Genel olarak İh-
van-ı Müslimin çizgisinde olanlar, selefiler ve gelenekçi diyebileceğimiz insanlar vardı
çevremizde. Bu çevrelerin kendi aralarında yaptıkları ilmi ve siyasi tartışmalara şahit
oldum. Ve vakıada var olan ihtilafın nastan değil hevadan kaynaklandığını fark ettim.
İnsanların çoğu inandıkları değerleri Allah'ın kitabı ve Rasûlü'nün sünnetinden değil;
bağlı oldukları cemaat veya ekolden aldıklarını gördüm. Bu süreçte genel bir söylem
olarak değil, hayatın her alanına Kur'an ve sünnet ile yaklaşan insanlara yakın olma-
ya başladım. Onların derslerine katıldım ve onlardan istifade ettim. Özellikle yaşça
bizden büyük olan, çocukluklarından bu yana İslami ilimlere uğraşan iki ağabeyin
üzerimizde çok hakkı vardır. Gerek güzel ahlakları ve gerekse de bizler için yaptıkları,
bizleri sürekli ilme ve amele teşvik edip bunu da amelleriyle göstermeleri beni çok
etkiledi. İnsanların çoğunun onlara muhalif olmasına rağmen eleştirilerinde delile
dayanmadıkları, sadece hakaret ettikleri; ancak bu ağabeylerin her konuda delile
başvurmaları ve güzel ahlakla insanlarla muamele etmeleri herkesle ilişkimi kesip bu
kardeşlerle dersler yapmaya sevk etti beni.
Bir yıl bitti ve okullar açıldı. Bu süre zarfında öğrencilerin durumları beni Ezher'den
soğuttu. İnsanların yılları gidiyor; ancak hiçbir şey öğretilmiyordu. Firavun'un sadık
torunu olan Mısır tağutlarının, ümmeti ayağa kaldıracak ilim adamları yetiştirmek
için imkan sağlamış olmaları bana pek makul gelmiyordu. İlmini bu tağutlara mu-
sahhar kılmış hocaların da, tağutların rızası dışına çıkacağı da pek mümkün değildi.
Allah subhanehu ve teâlâ, kitabında Firavun'u ve onun sistemini ayakta tutan Haman, Karun
ve din adamı ünvanlı Bel'am'ı bizlere tanıtmıştı. Asrımızda Firavun adına insanları
büyüleme vazifesini üstlenmiş sihirbazları da!
"Kendisine ayetlerimizi verdiğimiz halde onlardan sıyrılıp da şeytanın kendisini peşine
taktığı, bu yüzden de azgınlardan olan kimsenin haberini onlara anlat. Dileseydik o
ayetlerle onu elbette yüceltirdik. Fakat o dünyaya saplanıp kaldı da kendi heva ve hevesine
uydu. Onun durumu köpeğin durumu gibidir: Üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur;
kendi hâline bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte bu, ayetlerimizi yalanlayan toplumun
10