Table Of Content125
MUSA CARULLAH BİGİYEF
-Hayatı, Mücadelesi, Fikirleri-
Hamdi MERT
Ahmet Yesevi Üniversitesi
Yayınlar Genel Müdürü
ÖZET
Musa Carullah Bigiyef yenilikçi, mücadeleci, araştırmacı, velûd bir Türk-İs-
lâm bilginidir.
Rusya içerisindeki Türk topluluklarının problemli bir döneminde yaşamıştır.
Rusların, özellikle 1905 ve 1917 devrimleri dönemlerinde Rusya'da
yaşayan azınlıklara bazı dahilî hak ve hürriyetler va'detmeleri sebebiyle
"Müslüman-Türk" topluluklarına yeni haklar verilmesi istikametinde ilmî,
siyasî ve kültürel çalışmalar yapmıştır.
Rusya içerisinde hizmet etme imkânı kalmayınca bu ülkeyi terketmiş; ilmî
araştırmalarını ve siyasî çalışmalarını Rusya dışında sürdürmüştür. İlmi
araştırma maksadıyla uzun seyahatlara çıkmış; Fıkıh, Tefsir, Hadis başta
olmak üzere genel İslâmî konularda 120 civarında eser vermiştir. Dinî
ilimler alanında özgün fikir ve teklifleri olan Bigiyef-benzer bazı yenilikçi ilim
adamlarının aksine- selef alimlerinin re'ylerini tamamiyle reddetmemiş ama
onları bilimsel olarak eleştirmiş ve bu konularda yeni görüş ve teklifler
getirmiştir.
O'nun, din ilimleri alanındaki kendine mahsus, özgün fikirlerinin tanınması,
düşünce hayatımıza yeni bir zenginlik katacaktır.
Anahtar Kelimeler:
Bigiyef, İslâm'da Yenileşme, Türk-İslâm Kongreleri
bilig-8/Kış’99
126
GİRİŞ şında yeni fikirler ve içtihatlar arayışına girerken, selef
alimlerinin görüşlerini ve geleneksel İslâm anlayış ve
Musa Carullah Bigiyef, Kazanlı Türk-İslâm bilgini, yorumunu -eleştiriye tabi tutmuşsa da-reddetmemiştir.
fikir ve aksiyon adamı, müellif, müceddid, araştırmacı.. Musa Carullah Bigiyef, çileli, problemli son dönem
1875 yılında Rusya'nın Rostov-Na-Don şehrinde doğdu. Türk Tarihi içerisinde Türk ve İslâm âleminin
Bigiyef, Türk dünyası -ve toplulukları-nın en problemli uyandırılması için iyi niyetli, orijinal ve içtihat derecesinde
zamanında yaşamıştır. Doğduğu toprakların Rus Çarlığı'nın fikirler ortaya koymuş velûd bir yazar; mücadeleci bir
işgali altında olduğu bir dönemde dünyaya gelmiş; Kazan Türk-İslâm büyüğüdür. Son dönem alimlerimizin birçoğu
Türklüğü'nün geleneksel kültür ortamında yetişmiş; gibi araştırılmamış ve gözden kaçmış bir mütefekkir
Buhara'da Arapça, Farsça ve İslâmî ilimleri tahsil etmiş; şahsiyettir. "Rahmet-i İlâhiyyenin Umumiliği Mes'elesi"
orada -ve döndüğü zaman Kazan'da- yenilikçi İslâm gibi sınırlı bir kaç konuda eleştiri almış olması onun -ve
alimleri ve fikirleriyle tanışmış, Rusya'da (Petersburg), fikirlerinin- bütünüyle reddedilmesine sebep olmamalı;
mevcut İslâmî eğitimine modern batı eğitimini de katmış, aksine re'y ve teklifleri değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.
nev'i şahsına münhasır araştırıcı, mütefekkir, mücadeleci Bigiyef'i araştırmak ve anlamak, bir Türk büyüğüne
bir Türk-İslâm alimidir. vefakârlık göstermekten ibaret kalmayacak, günümüz
Önceleri kendisini Kazan Türklüğü'nün uyanışı ve problemlerine çözüm arayışlarına da büyük ölçüde ışık
Rusya müslümanlarının kurtuluşu idealine kaptırmış; bu tutacaktır.
maksatla Rusya içerisinde mücadeleler vermiş; makaleler,
ÖĞRENİM HAYATI
kitaplar, gazeteler yayınlamış; dersler vermiş;
konferanslara, kongrelere, şûralara katılmış; emsali fikir- Musa Carullah Bigiyef'in babası Yârullah Efendi,
düşünce ve din adamlarının aksine Rusya'yı terketmemiş, annesi aynı yerde bir din adamı olan Habibullah Efendi'nin
kendi toplumu ve diğer Türk toplulukları için Ruslardan kızı Fatma Hanımdır.
bazı haklar ve ödünler koparmaya çalışmıştır. Bu konuda
İlk öğrenimini annesi Fatma Hanım'dan aldı. 11 yaşında
bazı mesafeler almış ise de, sonunda bunların geçici
Rostov Rus Teknik devlet Lisesi'ne girdi. Yüksek
olduğunu anlamış ve Rusya'yı terketmek zorunda kalmıştır.
öğrenimini bu liseyi bitirdikten sonra Buhara'da yaptı.
Hayatının bu döneminde kendisini ilmî araştırmalara
Buhara'da Farsça, Arapça ve İslâm ilimlerini öğrendi. Bu
vakfetmiş; o dönemde büyük ilim ve kültür merkezleri olan
tahsili esnasında yenilikçi İkram Efendi ve İvaz Efendi'den
İstanbul, Kahire, Bağdat, Şam, Meşhet, Tebriz, Tahran,
fıkıh ve felsefe; Şerif Efendi'den matematik ve astronomi
Necef, Bombay, Berlin, Helsinki gibi şehirlerde bulunmuş;
dersleri aldı. Oklid, Pisagor, Arşimed, Eflâtun, Aristo,
buralarda o dönemin şarkı ve garbı tanıyan büyük
Descartes, Bacon ve fikirlerini öğrendi. Rusça bilmeyen
bilginleriyle tanışmış; çoğu İslâmî konularda araştırmalar
hocaları için matematik alanındaki bazı eserleri Rusça'dan
yapmış; bir kısmı basılmış 120 civarında eser vermiştir.
Türkçe'ye çevirdi.
Bigiyef'in bu seyahatları Ek: 1 'deki haritada tarihleriyle
Buhara'da din ilimleri yanında felsefe, matematik ve
birlikte gösterilmiştir.
astronomi alanlarında da derinleşen Bigiyef; tahsilini
Bigiyef Kazan'da, Buhara'da ve Kahire'de bulunduğu
ilerletmek üzere lise tahsilini tamamladığı Rostov'a, oradan
sırada o devrin yenilikçi müslüman, düşünür ve din
İstanbul'a geldi. Burada önce Mühendislik Mektebi'ne
adamlarıyla karşılaşmış ve onlardan etkilenmiştir. Fakat
kaydoldu. Ancak, yakınlarının ve hocalarının tavsiyesiyle
kendilerine yenilikçi/müceddid sıfatı verilen birçoklarının
tekrar İslâmî ilimler tahsiline yöneldi. İstanbul'dan aynı
aksine Bigiyef, yenilikçi fikirlere karşı çıkanlarca dahi
amaçla Mısır'a geçti. Kahire el-Ezher Üniversitesi'ne
bütünüyle reddedilmemiştir. Zira o, bir taraftan din anlayı-
kaydoldu. Bir süre sonra bu okul-
bilig-8/Kış’99
127
dan da ayrıldı ve tahsilini özel araştırma ve çalışmalar rutî monarşiye dönüşmüş ve Rus halkıyla beraber Rusya
yaparak sürdürdü. Muhammed Abduh'un derslerine devam dahilindeki Türklere de bazı siyasî-dinî hürriyetler
etti. Mısır Millî Kütüphanesinde Kur'an tarihi üzerine
verileceği ümidi doğmuştur. Bunun üzerine Kazan Türkleri,
araştırmalar yaptı.
Musa Carullah Bigiyef ve emsâli din ve fikir adamlarının
Mısır'dan Hicaz'a geçti. Mekke ve Medine'de iki yıl
öncülüğünde kapsamlı bir faaliyet başlatmışlardır.
dinî araştırmalar yaptıktan sonra Hindistan'a intikal etti.
Musa Carullah Bigiyef, bu amaçla Ülfet Gazetesi'nde
Hintli alimlerle görüş alış-verişinde bulundu. Deoband
yazılar yazdı. Bu gazetede ve diğer yayın organlarında
İslâm Üniversitesi'nde altı ay süreyle ilmî çalışmalar yaptı.
yazdığı fikrî yazılarla Kazan Türklerinin fikrî uyanış
Hindistan'dan tekrar Kahire'ye dönen Bigiyef; üç yıl
dönemine önemli katkılarda bulundu. Bu dönemde
burada kaldıktan sonra, önce Beyrut'a, oradan Şam'a gitti.
O dönemin bu ilim merkezlerinde de kezâ araştırmalar gerçekleştirilen beş büyük kurultayın öncüleri arasında yer
yaptı. aldı (Hee-Soo-Lee, 1988; Görmez, 1994).
Onbir yıl süren bu seyahatlardan sonra 1904 yılında bir 1906 yılında yapılan Nijni Novogorod Müslüman
bilgin kişi olarak, doğduğu topraklara/Kazan'a döndü. Kurultayında baş kâtiplik yaptı ve bu kurultayın zabıtlarını
Bigiyef, bu seyahatları şu sözleriyle değerlendirir:
"Umum Rusya Müslümanlarının III. Resmi Nedveleri"
"-Büyük ümitlerle İslâm âlemini gezdim. Buhara, adıyla yayınladı. Aynı yıl içerisinde aynı şehirde
Türkiye, Mısır, Hicaz, Hint ve Şam diyarlarında
gerçekleştirilen 3. kurultayda, kurulmasına karar verilen
dolaştım. Dinî medreselerin herbirini gördüm. Fakat
siyasî partinin yönetiminde yer aldı (Devlet, 1985).
vatanıma maalesef temam-ı hayretle döndüm" (Bigiyef
Bu faaliyetler Rus Çarlığı'nı rahatsız etti. Ülfet Gazetesi
1907; Görmez, 1994'den).
kapatıldı ve baskı dönemi tekrar başladı (Togan, 1947).
1904 yılında Arapça, Farsça ve İslâmî ilimleri
öğrenmiş olarak doğduğu topraklara/vatanına dönen Musa Musa Efendi bu dönemde de boş durmadı ve kitaplar
Carullah Efendi, burada "Tarih'ü-l-Kur'an ve'1- yayınlamaya başladı. Bu sırada yayınladığı yirmi kadar
Mesahif" adlı eserini yazdı ve büyük takdir topladı eserin en önemlileri, dipnot ve şerhlerle kendi
(Görmez, 1994). müktesebâtını da kattığı Endülüslü alim Şatıbî'nin "el-
1905 yılında Kahire'de tanıştığı İbrahim Şevket Muvafakat"ı ile bizzat kaleme aldığı "Kavaid-i
Kemal Efendi'nin kızkardeşi Esma Aliyye Hanım ile Fıkhiyye"dir (Şura,1909). Kendisine ayrıca Rusya'da
evlendi.
yaşayan müslümanlar için "Mecelle-i Ahkâm-ı Şer'iyye"
Musa Efendi ilim tahsiline doymayan bir kişi idi. hazırlaması görevi de verilmiştir.
Nitekim sekiz çocuk sahibi olduğu bu mutlu evlilikten
Musa Carullah 1910 yılında Orenburg Huseyniye
sonra da eşini ve çocuklarını annesine bırakarak Petersburg
Medresesi'nde Arapça ve dinler tarihi dersleri vermeye
Rus Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu. Bir taraftan hukuk
başladı. Bu derslerdeki kendine mahsus yenilikçi fikirleri ve
tahsili yaparken, diğer yandan özel çalışmalarıyla Arapça
"Şura Dergisi"nde yayınladığı aynı istikametteki görüşleri
ve İslâmî bilgilerini artırmaya devam etti (Taymas, 1958;
Görmez, 1994'den; ve Togan 1947). sebebiyle buradaki hocalığından ayrılmak zorunda kaldı.
Aynı yıl içerisinde Finlandiya'ya geçti. Burada "Uzun
MÜCADELESİ Günlerde Oruç, Kuzey Kutbunda Akşam, Yatsı ve
Sabah namazlarının nasıl olacağı" konusunda
Rusya'da 1905 yılında patlak veren ihtilâl, Musa
araştırmalar yaptı ve gözlemlerde bulundu (Bigiyef, 1911).
Carullah Efendi -ve Kazan Türkleri- 'nin hayatında bir
dönüm noktası oldu. Zira bu ihtilâlden sonra Rusya'nın 1913 yılında Petersburg'ta Emanet Matbaası'nı kurdu
otokratik devlet yapısı meş- (Türk Yurdu, 1329).
bilig-8/Kış’99
128
1914'te yapılan Rusya Müslümanları IV. Kurultayına kında teklifler sunmuş ve bu tekliflerini T.B.M.M'ne
iştirak etti. Bu kurultayda Sadri Maksudî, Rizaeddin göndermiştir (Togan, 1945).
Fahrettin ve Ali Merdan da vardır (Türkyurdu, 1331). Bu Musa Carullah, kendisini artık Rusya'daki soydaşlarının
aktif siyasî faaliyetlerini sürdürürken Bigiyef fiilî-ilmî problemleri ile sınırlı saymadı ve bütün Türk ve
çalışmalarından da geri durmamıştır. Matematik ve müslümanların mes'eleleriyle ilgilenmeye başladı. Nitekim
Astronomi alanlarında araştırmalar yapmış, ay ve güneş aynı yıllarda "İslâmiyetin Elifbası" diye bir eser hazırladı.
tutulmalarını gözlemlemek için uzun seyahatlar yapmıştır. "Anayasa" uslûbunda kaleme aldığı kitapta "Hilâfet",
Bu seyahatları sırasında tutuklanmış, dört ay süreyle "İnsan Hakları", "Kadın Hakları", "Harp Hukuku" ve
tutuklu kalmıştır. devletlerarası "Sözleşmeler"e yer verdi. Bigiyef bu eserini
1917 yılında toplanan "Rusya Müslümanları Ufa Ulema Meclisi'nde sundu ve Meclise katılanların
V. Büyük Kongresi"nde Divan Başkanlığı'na getirilen takdirini aldı. Eser, çoğaltılarak Türkistan, Afganistan,
Bigiyef, kongre sonunda oluşturulan on kişilik Millî Kâşgar ve Türkiye'ye gönderildi. Rusya'da matbu hale
Şura'ya seçilmiştir. Bigiyef'in kongre'ye sunduğu tebliğler getirilemeyen eser, Finlandiya'daki Kazanlı Türkler
büyük tartışmalara sebep olmuş, "Kadın Hakları"na dair vasıtasıyla 1923 yılında Berlin'de bastırıldı.
tebliği kongre tarafından kabul edilmiştir. "Dinî, Edebî, İctimaî, Siyasî Meseleler ve Tedbirler
Musa Carullah Bigiyef'in asıl aktif siyasi hayatı 1917 Hakkında İslâm Milletleri"ne adı ile
Bolşevik ihtilaliyle başladı. Bolşevikler, 1917 ihtilâlinden bastırılan eserin gelirleri, I. Dünya Savaşı'nda şehit düşen
sonra Rusya içindeki asıl ve azınlık toplumlara hürriyet ve Türk askerlerinin yetimlerine bağışlanmıştır. Musa
istiklâl vereceklerini büyük gürültülerle ilân etmişlerdi. Carullah bunu -eseri, Çanakkale'de savaşan Türk askerinin
Musa Efendi, bu vaadlere inananlar arasındaydı. Fakat çok şerefine te'lif ettiğini de belirterek' eserin kapağında ifade
geçmeden bu vaadlerin bir aldatmacadan ibaret olduğu etmiştir (Bigiyef, 1997).
anlaşılmış, yoğun baskı dönemi yeniden başlamış ve Musa Eser, kısa zamanda Rusya'da yankılandı ve Musa
Efendi'nin çevresindeki birçok vatanperver Rusya'dan Efendi Moskova'da hapse atıldı (Taymas, 1958). Bu durum
kaçmak zorunda bırakılmışlardır. Musa Carullah, her şeye Türkiye'de ve "Batı"da tepki topladı. 3 ay sonra hapisten
rağmen Rusya'yı terketmedi, hatta komünist yöneticilere çıkarıldı ise de, Moskova dışına çıkmasına izin verilmedi.
yakın durmaya çalışarak onlardan Türk toplumu için kendi
1925 yılında Kırım'a geçmeye muvaffak oldu. 1926'da
ifadesiyle "faydalar koparmaya" çalıştı.
Mekke'de toplanan "Bütün Dünya Müslümanları
Nitekim 1918'de Petersburg'ta "el-Minber" Kongresi"ne Kâşgarlı Müslümanlar adına bağımsız delege
dergisini çıkarmayı başarmış ise de, ancak derginin sıfatıyla katıldı. Bu kongrenin zabıtlarını "El-
yayınına kısa zamanda son verildi. Bunun üzerine Mu'temeru'1-Mekkî ve Küllü-ma Cera fihi ve Küllü
Petesburg'tan gelen din ve ilim adamlarıyla ilmî çalışmalar Mesalihihi" adıyla yayınladı (Carullah, 1933). Dönüşte
yaptı (Carullah, 1933). İstanbul ve Ankara'ya uğradı. Ankara'da devlet ricali ile
16-20 Eylül 1920 tarihleri arasında "Ufa"da toplanan görüşmeler yaptı. TB.M.M'ni ziyaret ederek toplantıları
ve Ziyaeddin Kemali, Kırım Müftüsü İbrahim Efendi ile izledi. Buradan Mısır'a geçti ve Kahire'de toplanan "Hilâfet
birlikte binlerce kişinin iştirak ettiği "Ufa Kongresi"ne Kongresi"ne katıldı.
Musa Efendi de katıldı. "Türkiye Büyük Millet 1927 yılında Hac maksadıyla Suudi Arabistan'a geçti.
Meclisi'ne Müracaat" adlı, küçük fakat önemli eserini bu Giderken İstanbul'a uğradı ve "Şeriat-ı İslamiye
sırada kaleme aldı. Bigiyef, bu eserinde Türkiye Büyük Nazarında Müskira" adlı eserini yayınladı. Dönüşte ise
Millet Meclisi'ne Türkiye ve dünya müslümanları hak- Kudüs'te yapılan II. Hilâfet Kongresi'ne iştirak etti.
bilig-8/Kış’99
129
RUSYA DIŞINDAKİ HAYATI şâver'de İngilizler tarafından iki yıl süreyle hapsedildi.
Hapisten çıktıktan sonra 1945 yılına kadar Afganistan'da
Bu yıllarda Rusya'da muhalif görüşlere izin verilmez
göz hapsinde tutuldu. Bu süre zarfında sekiz ayrı eserini
olmuştur. Türk aydınları yakalanarak sürgünlere
yayınlama imkânı buldu (Taymas, 1958).
gönderilmektedir. Musa Efendi, artık Rus yönetiminden bir
şey koparılamayacağını, aksine hayatının tehlikede 1946 yılında Delhi'ye, oradan Bombay'a geçti.
olduğunu anlamıştır. Bunun üzerine 1930 yılının son Bu uzun yolculuklar Musa Carullah'ın sağlığını iyiden
aylarında Rusya'yı terketti. Önce Kâşgar'a, oradan iyiye bozmuştur. 1947'de Kahire'ye döndü. Sıhhati biraz
Afganistan'a geçti. Hindistan'ın Bombay şehrine, oradan da düzelince Rusya'ya gitmek üzere Mısır'dan İstanbul'a
Mısır'a geçmesi aynı yıl içerisinde gerçekleşmiştir. Mısır'da hareket etti. İstanbul Guraba Hastanesi'nde bir süre tedavi
da kısa bir süre kalan Musa Efendi, 1932 yılında edildikten sonra Ankara'ya geldi (Özbay, 1947). Tekrar
Finlandiya'ya gitmeye karar verdi. Bu ülkeye giderken İstanbul'a döndü ve 1947-48 yılının kışını İstanbul'da
Ankara'ya uğradı. Ankara'da I. Türk Tarih Kongresi'ne geçirdi. 1948 yılında Kahire'ye döndü ve 28 Ekim 1949
katıldı. Büyük müfessir Elmalılı Hamdi Yazır ile görüştü yılında vefat etti.
(Uralgiray, 1975) ve Finlandiya'ya geçti. Orada da fazla
kalmadı. 1933 yılında Berlin'e geçti, orada bir matbaa
FİKİRLERİ
kurdu ve kendi ifadesiyle;
Musa Carullah Bigiyef, Türk kültür tarihinde -kendine
"-Büyük inkılâp tufanlarıyla fikirleri ve kalemleri
mahsus fikrî çizgisi ile yeralan- nev'i şahsına münhasır bir
boş kalıp, lisanları susmuş olan içtihad ehli"nin
kişiliktir. 120 civarında eser veren velûd bir yazar; fıkıh -ve
eserlerini basabileceğini ilân etti (Görmez, 1994). Burada
usul-, Kur'an ve tefsir, sünnet -ve hadis- kelâm ve tasavvuf
peşi peşine kendi eserlerini bu matbaa vasıtasıyla
konularında yeni fikirler ortaya koyan yenilikçi -fakat selef
neşretmeye başladı. Fakat kaderin bir cilvesi olarak bir süre
ulemasını reddetmeyen- bir mütefekkir; uzakdoğudan
sonra, Berlin'den de ayrılmak zorunda kaldı.
Avrupa'ya çok az insanın katlanabileceği ilim
1934 yılında tekrar Finlandiya'ya döndü. Oradan
yolculuklarına çıkan bir araştırmacı; Kazan Türklüğü ve
İstanbul yoluyla İran'a geçti. "Şia", "hadis" ve "fıkıh"
Türk dünyası için yapılan siyasî çalışmalara, kongrelere,
kitapları üzerinde araştırmalar yaptı. Meşhed, Tebriz ve
şûralara öncülük eden bir aksiyon adamı; kısaca Türklüğe
Tahran'da bulundu. Oradan Bağdat'a geçti. Bağdat'ta
tutkun, kendisini Türk dünyasının bütünleşmesine ve
"İmam-ı Azam"a mücavir oldu (Hakim, 1950). Suriye'ye
büyümesine adayan bir idealist şahsiyettir.
geçmek istediyse de sınırdan geri çevrildi. Oradan çileli bir
Musa Efendi kendi kaynaklarımızı incelemekle
kara yolculuğundan sonra Cizre, Mardin ve Adana
kalmamış; Rus ve Batı alimlerinin -ve müsteşriklerin-
üzerinden İstanbul'a geldi.
İslâmiyet ve İslâm ülkeleri konusundaki fikirlerini de
1935 yılında tekrar Kahire'ye döndü. "El Ve-şîa fi
incelemiş; bunları değerlendirmiş; fikrî şahsiyetinin
Nakd-i Akaid-i Şia, Nizamü-t Takvim fi-1 İslâm, Nizam-
oluşmasında bu görüşlerden yararlanmıştır (Tasvir Gazetesi,
ün' Nesi' İnde'l Arabi ve Eyyâmü Hayatin Nebî" adlı
1947).
eserlerini birbirini takiben yayınladı (Görmez, 1994).
1- Kur'an ve Kur'an İlimleri Konusundaki Fikirleri
1937 yılında Hindistan'a, oradan Japonya'ya, Çin, Cava
Musa Carullah'a göre Kur'an kâinatın -ve varlık
ve Sumatra'ya seyahat etti. 1939'da tekrar Hindistan'a,
âleminin- bir aynası, izahı ve tefsiridir. İslâm âleminin fikrî
oradan Afganistan'a geçti. Pe-
durgunluğunun sebebi, Kur'an-ı
bilig-8/Kış’99
130
Kerim'in sınırsız tekâmül kudretini idrak edip, hayatı o râm" adlı eseri ise İbnü Hacer el-Askalani'nin "Bülûgu'l-
istikâmete yönlendirmek yerine, yaşadıkları devrin anlayış Meram Min Edilleti'l-ahkâm" adlı eserinin şerhi olup
seviyesi içine hapsetmektir (Tasvir Gazetesi, 1947). sünnetten istinbât edilen fıkhî hükümleri ele alan eseridir.
Cenab-ı Hakk'ın koyduğu hükümler, onu tefsir eden "Usulu'1-Fıkh ve Menâbiuhu" eseri onun fıkıh usulü
insanların yorum ve fikirlerinden şüphesiz daha geniştir.
konusundaki önemli eseridir, "El-Usu-lü'1-Celâliyye"
Kur'an-ı Kerim'i her devrin yeni ihtiyaç ve şartlarına ve
adlı eseri de keza usul konusunda kaleme aldığı bir önemli
her devrin bilimsel seviye ve anlayışına göre yorumlamak eseridir.
yerine yaşanan hayatın gerisinde kalan mevcut tefsir ve
İslâm alemindeki Mukayeseli İslâm Hukuku ve fıkhın
fetvalarla yetinmek herşeyden önce Kur'an'a ve İslâm'a
kodifikasyonu çalışmalarına katkıda bulunmuştur. Bu
karşı bir bühtandır.
amaçla 1946 yılında Hindistan'da (Bombay) "Kanûnü'l-
O, bu anlayışla Kur'an'ın her dönemde ve her toplumun
Medeniyyi'l-Islâmî" adlı eserini neşretmiş; Arapça olarak
kendi dilinde tefsir ve tercüme edilmesinin dinî bir
kaleme aldığı bu önemli eserini TC. Cumhurbaşkanı İsmet
gereklilik olduğunu belirtir. Musa Carullah bu amaçla
İnönü'ye ithaf etmiştir.
Kur'an-ı Kerim'i Kazan Türkçesi'ne tercüme etmiş, fakat
"Kavaid-i Fıkhiyye" adlı eseri ile Bigiyef, Ahmet
bastıramamıştır. Bilâhare Hindistan'da bulunduğu sırada 6
Cevdet Paşa'nın "Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye"sinin genel
ciltlik yeni bir tefsir hazırlamış, maalesef onu da
kurallara dair 100 küllî kaidesi ile kendisinin tedvin ettiği
bastıramamıştır.
fıkhî hükümlere dair 101 kaideyi kaynaklara dayanarak
Gurbet hayatının büyük kısmını geçirdiği Kahire'de ilk
izah etmiştir.
çalışmaları Kur'an ve Kur'an ilimleri üzerine olmuştur.
Musa Carullah'ın usûl anlayışı lafızlara bağlı
Nitekim Endülüs'lü kıraat alimi Ebu Muhammed Kasım eş-
kalmamak; gerek Kur'an, gerek sünnet fıkhında Şari'in
Şatıbî'nin "Akiletü'l-Kasâid fî-Esne'1-Makâsıd";
muradını -ve maksadını- bulmaktır.
"Nazımâtü'z-Zahr fî-Tadâdi'1-Ayâti ve's-Sûver"
Şari'in maksad -ve muradı- ile toplumun maslahatı
eserleri ile manzum bir eser olan "Eş-Şatıbiyye" ve
paralel olmalıdır. O'na göre maslahat önemli bir fıkıh
Cezerî'nin "Tayyi-bâtü'n-Neşr fî-Kıraati'l Aşr" adlı
Arapça eserlerini şerh etmiştir. Yine Kahire'de Arapça kaynağıdır. Ameller mutlaka hayatî bir maslahat ile meşrû
olarak hazırladığı Kur'an tarihine dair "Tarihü'l-Kur'an olur (Bigiyef, 1907).
ve'1-Mesahif" adlı eserini Kazan'a döndükten sonra Musa Carullah, İslâm ahkâmını;
bastırmıştır. a) Ahkâm-ı ibtidaiyye
b) Ahkâm-ı vifakiyye
"Kitabü'l-Mesahif" ve "Mesahifü'l-Emsâl"
onun yine Kahire'de hazırladığı Kur'an ilimlerine dair iki olarak ikiye ayırır ve teabbüdî hususlar olan ahkâm-ı
ayrı eseridir. Musa Efendi bu eserlerini de bastıramamış, ibtidaiyyenin değişmez olduğunu; ahkâm-ı vifakiyye olarak
fakat Mısır Millî Kütüphanesine el yazması olarak isimlendirdiği muamelât hükümlerinin ise değişkenliğini
bağışlamıştır (Görmez, 1994). ifade eder.
Bigiyef, muamelâtın insan ve toplumun ihtiyaç ve
2- Fıkıh ve Usul Konusundaki Fikirleri şartlarına, bu ihtiyaç ve şartların gerektirdiği maslahata
göre değişeceğini; bu sebeple her toplumda ve her dönemde
Bigiyef, fıkıh ve fıkıh usulü konusunda 28 ayrı eser
o toplumun ve o dönemin ihtiyaç ve şartlarının gerektirdiği
vermiştir. "Fıkhü'l-Kur'an" adlı eseri onun Kur'an fıkhını
maslahata uygun içtihatlar ve istimbatlar yapılması
yani doğrudan Kur'an'dan istimbât edilen fıkhî hükümleri
gerektiğini ifade eder. Bu maksadla sosyal kanunlar ve
kritize eden ilk eseridir (Togan, 1948). Bilâhare kaleme
tabiat kanunları dediği "Sünnetullah"ı da "Edille-i
aldığı "İfa-dâtü'l-Kiram fı Şerh-i Ehadis-î Büluği'1-
Şer'iyye" içerisinde sayar (Görmez, 1994).
Me-
bilig-8/Kış’99
131
3- Sünnet ve Hadis Alanındaki Fikirleri celtmez. Dinin hedef aldığı ruhî yücelikten; ahlâkî fazilet
Musa Carullah, sünnet ve hadis alanında da kendine ve olgunluktan uzak olarak ibadet edenler, ibadetlerini bir
mahsus özgün fikirler ortaya koymuştur. İmam Malik'in şeklî teminat olarak gördüklerinden ecir ve olgunluk
"El-Muvatta"ını 1910 yılında; İbni Hacer'in "Bülûğü'l-
kazanmaktan öte günah işlemiş sayılırlar.
Meram Min Edilleti'1-Ahkâm" adlı eserini ise 1916
Dinin hareket noktası ve amacı iyi anlaşılırsa, hem
yılında şerhetmiş ve bastırmıştır.
akla, hem kalbe güven ve yücelik verir. Yanlış din anlayışı
"Kitâbü's-Sünne" adlı eserini ise 1945 yılında kaleme
almıştır. ise toplumun ruhunu katleder. İslâm milletlerinde görülen
Musa Carullah, hadis usûlünde Ravi'nin "adl" ve buhranların sebebi bu yanlış din anlayışıdır.
"zabt" sahibi olmasının araştırılmasından önce metin
tedkikini esas alır (Bigiyef, 1907). Yani ravi'nin
6- Aristo Mantığı- Kur'an Mantığı
sîkalığından önce rivayetin aklî verilere, vakıa ve
gerçekliğe uygun olup olmadığının araştırılmasını ister. Bigiyef, Aristo mantığını tenkid etmiştir. Ona göre
Bigiyef'e göre bir rivayeti fikirsiz ve mülâhazasız kabul müslüman bilginler arasında İmam Gazali'ye kadar red ve
etmektense, onu aklî ve fikrî mülâhaza sonunda reddetmek
zemmedilen Aristo mantığı, Gazali tarafından öncekilerin
daha evlâdır (Bigiyef, 1907).
aksine benimsenmiş ve Gazali'den itibaren -adeta-
Bigiyef, Hz. Peygamberin din olarak getirdiği her
İslâmîleştirilmiştir. İslâm âleminde Gazali'den sonra aklın
şeyin "sünnet" mefhumu içerisine dahil olduğunu kabul
ve aklî ürünlerin duraksamasının ve donuklaşmasının
eder. O'nun anlayışına göre Kur'an da, sünnet kavramı
içerisinde kabul edilmelidir. sebebi budur. Zira Aristo mantığı, zihni hatadan koruyan
bir savunma mantığıdır. Bu mantık kendi zamanı itibariyle
bir kıymettir ama onun kıymeti artık kendi döneminde
4- Kelâm Konusundaki Fikirleri
kalmıştır. Onun yerine insanı aramaya, keşfetmeye ve
Musa Carullah, kelâm ilmini ve kelâmcıları ağır
şekilde tenkit etmiştir. bulmaya teşvik eden Kur'an mantığını koymak lâzımdır.
O'na göre kelâmcılar, delilleri kendi hevâlarına tâbi Kur'an mantığı, korumacı, pasif Aristo mantığının aksine
kılmışlar; şer'i nassları zannî delillerle te'vil etmişlerdir. Bu aktif, aksiyoner bir mantıktır. Usulcülerimizin, fıkıhcı-
suretle ulaştıkları kanaatlarını kabul etmeyen insanları ise, larımızın ve kelâmcılarımızın en büyük hataları, aktif ve
ya tekfîr etmişler veya sapıklıkla suçlamışlardır (Bigiyef,
aksiyoner Kur'an mantığı yerine, koruyucu ve savunmacı
1912).
Aristo mantığına sığınmalarıdır (Görmez, 1994).
5- İslâm Anlayışı
7- Aklın ve Fikrin Hürlüğü Konusundaki Fikirleri
Din iyi anlaşılırsa, toplumu ileriye götürür, yanlış din
Bütün dünyada -ve özellikle doğu ülkelerinde ve islâm
anlayışı ise toplumun ruhunu dumura uğratır (Bigiyef,
dünyasında- pozitif bilimlerin aksine sosyal bilimler
1907).
gelişmemiştir. Zira, pozitif bilimlerde "hür" olan akıl,
Musa Carullah Bigiyef'e göre dinde iman ve ibadet
dünyaya ve yaşanan hayata dönüktür. Ahlâkî olgunluğa sosyal bilimlerde hür olma özelliğini kaybetmektedir.
götürmeyen iman ve ibadet makbul değildir. İmanın da Bunun sebebi sosyal olaylarda nefis, kibir, hırs, ideoloji,
ibadetin de hedefi dünyaya ve sosyal faydaya medar menfaat gibi sübjektif unsurların öne çıkmasıdır.
olmaktır. Cennet arzusu ve cehennem korkusuyla yapılan
Bu sübjektiflik sebebiyle "hür fikir" örtülü
ibadet murad-ı ilâhiyyeye uygun değildir. Bu amaçtan gafil
olarak yapılan ibadet, şeklî ibadettir ve insanı yü- kalmaktadır. Fikir, zihinde depolanmış bilgileri zamanı
gelince hatırlamaktan ibaret değil, bilgi-
bilig-8/Kış’99
132
lerden neticeler çıkarmaktır. İslâm tarihinin ilk rın sonsuza dek cehennem ateşinde yanmaları ilâhî
dönemlerindeki eşsiz ilim hamlesi bu fikir hürriyeti rahmetin genişliğine münâfîdir. Kemâle ermeyen akıl
sayesinde gerçekleşmiştir. mazurdur. Mazur olan insandan teklif sâkıt olur.
Bigiyef, bu fikirlerini Rusya'dan henüz ayrılmadan önce
8- Kadın Hakları Hususundaki Fikirleri gençlik yıllarında Orenburg Hüseyniyye Medresesi'nde
Kadın haklan konusu İslâm âleminde de, bütün insanlık verdiği derslerde konuşmaya başlar. Bu konuda Kazan'da
âleminde de henüz halledilebilmiş değildir (Bigiyef, 1933). yayınlanan "Şûra" mecmuasında 2 makalesi yayınlanır.
İnsanlığın bilim ve teknikte katettiği mesafe ve başarıyı,
Bigiyef'in bu görüşleri tepki ile karşılanmıştır. Nitekim
sosyal olaylarda gösterememesinin sebep ve sonuçlarından
İdil-Ural Müftüsü Rızaeddin Efendi, Musa Carullah'ın
biri de kadının hakettiği yerde olmamasıdır. Musa Carul-
hemen hemen bütün görüşlerini kabul etmesine karşılık, bu
lah, Tevrat, İncil ve Kur'an-ı Kerim'deki kadınlarla ilgili
husustaki kanaatlarına karşı çıkar ve "Rahmet-i İlâhiyye
hükümlerin yanlış yorumlandığını; İslâm hukukunda miras,
Meselesi" adındaki bir kitapçıkla bu yaklaşımı eleştirir
şahitlik, örtünme ve nikâh konusundaki yanlış
(Fahreddin, 1911). Kırım Türklerinin büyük düşünürü ve
uygulamaların Kur'an'ı anlamamaktan doğduğunu uzun
Bigiyef'in çağdaşı İsmail Gaspıralı ise, tartışılan bu konuyu
uzun anlatır.
"zamansız bir gündem" olarak değerlendirir (Görmez,
O'na göre ilmî, içtimaî ve siyasî sükûtumuzun en
1994).
büyük sebebi, milletin anası olan kadını lâyık olmadığı bir
Bigiyef, bilâhare "Rahmet-i ilâhiyye Burhanları" ve
dereceye indirmemizdir. Zira "Hatun sefil olursa, ümmet
rezîl olur; hatun dûn olursa, ümmet zebûn olur." "Akıde-i İlâhiyyelere Bir Nazar" isimli kitaplarını kaleme
aldı. Bu kitaplar da değişik dozlarda tenkîd edilmiştir.
Bigiyef, daha 1916 yılında kadın hakları konusunda
kapsamlı bir rapor hazırlamış ve bu raporu "Kazan Büyük Türk-İslâm düşünürü Musa Carullah'ın bu
Türkleri Kongresi"ne sunmuştur. Aynı rapor 1917'de yaklaşımlarının en güzel yorumunu Hilmi Ziya Ülken
toplanan "Umumî Rusya Müslümanları I. Kongresi"ne yapmıştır. Hilmi Ziya Ülken'e göre Carullah, bu konuya,
de sunulmuştur (Ilgar, 1990). Rusya'da yaşayan müslümanlarla Ruslar arasındaki dinî
Bigiyef'in daha Rusya'da iken bastırdığı "İslâmın gerginliği gevşetmek ve müslümanlar arasında dinî
Elifbası" kitabının 122-159. maddeleri kadın haklarına toleranssızlığı azaltmak amacıyla girmiştir (Ülken, 1996).
dairdir.
Musa Carullah Bigiyef, 1916 yılında "Kur'an-ı Kerim 10- İslâm Aleminin Geri Kalışının Sebepleri ve
Ayet-i Kerimelerinin Nurları Huzurunda Hatun" isimli Taklid Hastalığı
kitabını kaleme almış, bu kitabını 1933 yılında Berlin'de
Musa Carullah, İslâm aleminin geri kalışının sebeplerini
bastırmıştır.
şöyle özetler:
a) Geri kalışımızın en büyük sebebi İslâmiyeti pratik
9- Rahmet-i İlâhiyye'nin Umumiyyeti Meselesindeki
hayattan ayırma yanlışlığıdır.
Görüşleri
O'na göre ilmin de, dinin de ölçüsü amelî fayda, içtimaî
Musa Carullah Bigiyef'in kendine mahsus orijinal
menfaat ve maslahattır. Bu ölçülerden uzaklaştırılmış din,
görüşlerinden birisi de rahmet-i ilâhiyyenin umumiliği
aslını ve özünü kaybetmiştir.
meselesidir. Ona göre ilâhî rahmet herkesi kuşatır. Hiç
kimse ebediyyen cehennemde kalmaz. Zira cehennem ebedî b) İslâm alemi, ilmî çalışmalarında hep "nazariyyat"
değildir. İnsanla- ile meşgul olmuş. Pratik, sosyal ihtiyaçları ihmal etmiştir.
bilig-8/Kış’99
133
c) Yanlış "kaza" ve "kader" anlayışı müslümanları rin de yararlanabilmeleri için birçoğunu yazılı eserler
atâlete sevkeden bir başka sebeptir. haline dönüştürmüştür.
İslâm âlimleri Allah'ın ilm-i ezelisini açıklayacağız Bigiyef'in eserlerinin listesi metin sonuna eklenmiştir
derken, insanın ihtiyar ve hür iradesini elinden almışlardır. (Ek:2). Bu listede de görüleceği üzere Bigiyef, Tefsir ve
Kur'an ilimleri konusunda 23, Fıkıh ve Fıkıh Usulleri
d) Okul (medrese), cami -ve minber-lerimizin
konusunda 28, Hadis ilimleri hususunda 3, Dinler Tarihine
bozulması, geri kalışımızın bir başka sebebidir.
ait 6, Takvim ve Mikat ilmine dair 8, Genel İslâm
e) Taklid hastalığı, bir hayat dini olan İslamiyeti
Düşüncesiyle ilgili 21, Siyasi ve İçtimai meselelere dair 21,
hayatın dışına iten bir sebep olmuştur.
Arap, Fars ve Türk Dili Edebiyatı hususunda 10 olmak
Bigiyef'e göre İslâm alemi, iki alanda taklid hastalığına
üzere toplam 120 adet kitap yazmıştır.
kapılmıştır:
Ayrıca çeşitli dergilerde yayınlanmış 23 makalesi
Bunlardan birincisi, "geçmişi taklid"tir. Bu, selef
bulunmaktadır. Bigiyef'in Türkiye kütüphanelerinde tesbit
alimlerinin fikirleri üzerine yeni fikir koymama sonucunu
edilebilen eserlerinin sayısı 31 olup, Ek:3'de sunulmuştur.
doğurmuştur. Gelişen -ve yeni şartlara göre geliştirilmesi
gereken- fikrî hayatı dondurup, kendi dönemlerinde bir
SONUÇ
yenilik de olsa, eski müçtehitlerin rey/görüşlerine
hasretmek gelişmemizi dondurmuştur. "Varolan veya
Musa Carullah Bigiyef'in özgün fikirleri, yılmayan
varolacak olan mezheplerden birini aynen taklîd etmek
mücadelesi, nev'i şahsına münhasır şahsiyeti, araştırmaları -
vaciptir" demek, her konuda hüküm istinbâtına kaynak
ve eserleri- ülkemizde ve Türk dünyasında yeteri kadar
Kur'an-ı Kerim -ve sünnet- o mezheple "nesh" kılındı
bilinmemektedir. Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli
demektir.
Heyet Başkanı Sayın Namık Kemal ZEYBEK,
İslâm aleminin taklid tutkusunun ikincisi "Batıyı üniversitemizin lisans üstü öğrencilerine sunulmak üzere
taklid"tir. Bigiyef, batı kültürünün toptan ve körü körüne adıgeçen hakkında bir seminer vermemi istediklerinde
taklid edilmesine de karşı çıkmıştır. öncelikle bunu düşündüm.
1931 yılında Ankara'da aktedilen "I.Türk Tarih 13 Ocak 1998 Çarşamba günü sunduğum semineri
Kongresi"ne katılmış, aynı seyahatta Yusuf Hikmet izleyen ve tartışmalara bizzat katılan Sayın Zeybek,
Bayur'un "Şarkta İnhitat Sebepleri" böylesine fikir yüklü bir kişiliğin Türkiye'de ve Türk
konferansını dinlemiş; bu kongre ve konferansta ortaya dünyasında gündeme getirilmesini istediler ve merhumun
konulan yaklaşımlara karşı üzüntülerini belirtmiş; Batı irtihalinin 50'nci yılı olan 28 Ekim 1999 tarihinin "Bigiyef
taklitçilerinin geri kalışımızı "İslâm"da aramalarına şiddetle Haftası" olarak değerlendirilebileceğini belirttiler.
karşı çıkmıştır. Bu amaçla Ankara'da görüştüğü kimselere
Bu amaçla TC. Kültür ve Milli Eğitim Bakanlıklarına,
ve Ankara'dan ayrıldıktan sonra suçu İslâm'da değil, bizim
bünyelerinde İlâhiyat Fakültesi bulunan üniversite
İslâmı yanlış anlayış ve yorumumuzda aramamız
rektörlüklerine, Diyanet İşleri Başkanlığına, Türkiye
gerektiğini savunmuştur (Görmez, 1994).
Diyanet Vakfı'na, konuya ilgi duyduğu bilinen akademisyen
ve uzmanlara Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet
ESERLERİ Başkanlığı tarafından -konuyu içeren- yazılar yazıldı.
Bugün Türk dünyasınca adeta unutulmuş olan Musa 28 Ekim 1999 gününün içinde bulunduğu hafta
Carullah Bigiyef, çok geniş ve derin düşüncelerini, içerisinde bu büyük ilim adamının geçmişi ve geleceği
fikirlerini yalnız sözlü görüşler olarak dile getirmekle kucaklayan fikirlerinin çeşitli kültürel etkinliklerle gündeme
kalmamış, onlardan gelecek nesille- getirilmesini; tartışılmasını ve değerlendirilmesini gönülden
temenni ediyo-
bilig-8/Kış’99
134
rum. Bu tanıtma yazısının bir amacı da budur. Kutlama muştur. Sayın Görmez'i, Bigiyef'i gündeme getirdiği
programlarında yararlanılmak üzere merhumun için kutluyorum.
yayınlanan -ve henüz yayınlanmayan-eserleri ile
İlgili kuruluşlarca düzenlenecek kültürel faali-
Türkiye Diyanet Vakfı İSAM (İslâm Araştırmaları
yetlerde yararlı olabileceği düşüncesi ile bu tanıtma
Merkezi) kaynaklarına göre Türkiye'deki
yazısını benden isteyen ve hazırlanması hususunda
kütüphanelerde mevcut -matbu- eserlerinin listesi Ek-
teşvik eden; merhumun seyahatlarıyla ilgili "Harita"yı
3'te sunulmuştur.
bizzat hazırlayan Bilig Editörü Sayın Prof. Dr. Mümin
Sözü edilen semineri ve bu tanıtma yazısını
KÖKSOY'a teşekkürlerimi sunuyorum.
hazırlarken en çok başvurduğum kaynak, Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim elemanı "Bigiyef Haftası"nın ve unutulmaya yüz tutmuş bir
Dr.Mehmet GÖRMEZ'in, Türkiye Diyanet Vakfı müfekkirenin Türk düşünce hayatına katkılarda
tarafından 1994 yılında bastırılan, özenle hazırlanmış bulunmasını temenni ediyorum.
"Musa Carullah Bigiyef" adlı kitabı ol-
KAYNAKLAR
BİGİYEF, Musa Carullah, 1907; El-Lüzumiyat, HEE-SOO-LEE, 1988; İslam ve Türk Kültürünün
Kazan. Uzak Doğuya Yayılması, T. Diyanet Vakfı,
BİGİYEF, Musa Carullah, 1912; Halk Nazarına Bir Ankara.
Nice Mesele, Kazan. ILGAR, İhsan, 1990; Rusya'da Birinci Müslüman
BİGİYEF, Musa Carullah, 1933; Kur'an-ı Kerim Kongresi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara.
Ayet-i Kerimelerinin Nurları Huzurunda Hatun, ÖZBAY, Aziz, 1947; Musa Carullah ile Mülâkat, 10
Berlin. Eylül 1947, Tasvir Gazetesi, İstanbul.
BİGİYEF, Musa Carullah, 1933; Uzun Günlerde ŞURA MECMUASI, 1909; S. 10, Kazan.
Rûze, Kazan. TASVİR GAZETESİ, 24 Eylül 1947; İstanbul.
BİGİYİF, Musa Carullah, 1997; İslamın Elifbatı, TAYMAS, Abdullah Battal, 1958; Musa Carullah
Yayına Haz: Seyfetti ERŞAHİN, İbrahim BİGİ, İstanbul.
MARAŞ.
TOGAN, Zeki Velidi, 1947; Musa Carullah, Mesleği,
DEVLET, Nadir, 1985; Rusya Türklerinin Milli Şahsiyeti ve Eserleri, 23 Eylül 1947, Tasvir
Mücadele Tarihi, Ankara. Gazetesi, İstanbul.
FAHREDDİN, Rızaeddin, 1911; Rahmet-i İlâhiye TÜRK YURDU, 1329; Yıl 2, C.V, İstanbul.
Meselesi, Kazan.
TÜRK YURDU, 1331; C.III, İstanbul.
GÖRMEZ, Mehmet 1994; Musa Carullah BİGİYEF,
URALGİRAY, Yusuf, 1975; Uzun Günlerde Oruç,
Türkiye Diyanet Vakfı, Ankara.
Ankara.
HAKİM, Veli Ahmet, 1950; Şehit Musa Carullah
ÜLKEN, Hilmi Ziya, 1966; Türkiye'de Çağdaş
Hakkında Mülâhazalar, Helsinki.
Düşünce Tarihi, Selçuk Yayınları, Konya.
bilig-8/Kış’99
Description:fikir ve aksiyon adamı, müellif, müceddid, araştırmacı.. 1875 yılında .. aksiyoner Kur'an mantığı yerine, koruyucu ve savunmacı. Aristo mantığına