Table Of ContentBu kitabın Türkiye’de yayın hakkı Feltrinelli firmasından
yayınevimizce satın alınmıştır.
Bu kitabı hazırlayan : Dr. Turhan Bozkurt
Dilimize çeviren : Özay Süsoy
Dizgi ve Baskı : Sıralar Basımevi
10.74.98 -5
BORİS PASTERNAK
DOKTOR JIVAGO
NOBEL EDEBİYAT ARMAĞANI
Dilimize Çeviren:
ÖZAY SÜSOY
ROMANDA İSMİ GEÇEN ŞAHISLAR
(Alfabetik)
Aleksander Aleksandroviç Gromeko: Ziraat Profesörü.
Amalia Guishard: Rusya’da yerleşmiş Belçikalı bir
mühendisin karısı. Aslen Fransız. Rodyan ve Lara’nın
anneleri.
Anna İvanovna Gromeko: Aleksander Gromeko’nun karısı.
Fabrikatör İvan Krueger’in kızı.
Antipov (P. Pavloviç): Pasha’nın babası. Demiryolu işçisi.
Anfim Samdevyatov: Bolşevik idarecilerinden. Jivago ve
Mikulitsin ailelerinin dostu
Avercius Mikulitsin: Kruger Fabrikalarının eski müdürü.
Liberius’un babası.
Fatma Galiullin: Kapıcı Gimazettin’in karısı.
Glasha: Bak: Tuntseva.
Gimazeddin Galiullin: Kapıcı, Yusuf adında bir oğlu vardır.
Helen Mikulitsin: Avercius’un karısı.
Jivago (Yuri): Dr. Jivago. Zengin bir ailenin oğlu.
Komarovsky (Victor): Avukat ve eski bir siyasetçi.
Kolya (Nikolay Nikolayavich): Yuri Jivago’nun dayısı
Kuprian (Tiverzin): Marfa Tiverzin’in oğlu. Babası gibi o da
demiryolu işçisidir. Daha sonra istiklal mahkemesi üyesi olur.
Lara (Larissa Guishard): Amalia Gurishard’ın kızı.
Sonradan Pasha ile evlenir.
Liberius Mikulitsin: Avercius’un oğlu. Orman milislerinin
reisi.
Lesnin: Liberius Mikulitsin’in takma adı.
Marfa Tiverzina: Kuprian’ın annesi.
Misha Gordon: Yuri Jivago’nun arkadaşı. Avukat Gregory
Gordon’un oğlu.
Nikolay Nikoleyeviç: Bak: (Kolya).
Nicky Dudorov: Yuri Jivago’nun arkadaşı. Anarşist Dementi
ile gürcü prensesi Nina’nın oğlu.
Osip: Bak: Yusuf.
Pasha Antipov: Babası demiryolu işçisi Antipov’dur.
Sonradan Lara ile evlenir. Daha sonra Strelnikov lakabı ile
ihtilalcilerin başına geçer.
Pelagia Tyazunova: Polya Yenge.
Rodyan Guishard: Amalia’nın oğlu. Sonradan Rus
ordusunda asteğmen olur. (Lara’nın erkek kardeşi).
Samdevyatov Anfim: Bak: (Anfim).
Savely Tiverzin: Kuprian’ın babası. Demiryolu işçisidir.
Sima: Bak: (Tuntseva).
Strelnikov: Bak: Pasha Antipov.
Tiverzin: Bak: Kuprian, Marfa, Savely.
Tonya Gromeko: Gromeko ailesinin kızı. Sonradan Dr.
Jivago ile evlenir.
Tuntseva (Glaphira) = (Glasha), Seraphima = (Sima) ve
Evdoksia: Bu üç kız, Helen Mikulitsin’in kardeşleri ve
Liberius’un teyzeleridir.
Yevgraf Jivago: Dr. Jivago’nun üvey kardeşi.
Yuri Jivago: Dr. Jivago. Bak: (Jivago)
Yusuf Galiullin ( = Osip Gimazetdinovich): Kapıcı
Gimazettin’in oğludur. Önce makinist iken sonradan general
olur.
ÖNSÖZ
1890 yılında Moskova’da doğan ve şöhretinin zirvesine
eriştiği 1960 yılında yine Moskova’da ölen Boris Pasternak’ın
kuvvetli, sihirli bir nesir dili vardır. Bunu daha çocuk denecek
yaşlarda şiir ve müzikle uğraşmağa başlamasında aramak
gerekir.
Öğrenimini Moskova Üniversitesinde tamamladı. Hukuk
Fakültesinden mezun olduktan sonra Almanya’ya gitti. Orada
felsefe doktorası yaptı.
Babası Leonid Pasternak tanınmış bir ressam, annesi
Rosa Kaufman da aynı derecede tanınmış bir müzisyendi.
Boris Pasternak çocukluğunu böyle bir sanat havası içinde
geçirdi. Evlerine devrin büyük yazarları, müzisyenleri gelirdi.
Leon Tolstoy babasının yakın arkadaşıydı.
Boris Pasternak yazı hayatına şiir yazarak atıldı. İlk kitabı
«Kardeşim Hayat» 1922 de yayınlandı. Ne var ki, bunlar
devrin Rusya’sında istenen karakterde şiirler değildi.
Siyasete, propagandaya dokunmuyor, daha çok bireyci bir
yön tutuyordu. Bu yüzden Pasternak’ın şiirleri basılmaz,
kendisi de tutulan bir şair sayılmaz oldu. Hayatını, Goethe ve
Shakespeare’den çeviriler yaparak kazanıyordu. Moskova’nın
banliyösünde bir kır evine çekilmişti. Orada suya - sabuna
dokunmadan yaşamaya çalışıyordu.
1954 yılında Moskova gazeteleri Boris Pasternak’ın bir
roman yazdığını haber verdiler. Hattâ birçok dergiler de bu
romandan parçalar bile yayınladı. Eserle, batılı yayınevleri de
ilgileniyorlardı. Pasternak bir İtalyan yayınevine romanının
daktiloya çekilmiş bir nüshasını da yollamıştı. Eser,
Moskova’da çıktığı sırada, İtalya’da da yayınlanacaktı.
Aradan geçen aylar, yıllar süresince eserin yazarından bir
ses çıkmadı. Daha sonra Rus hükümeti, İtalyan yayınevinden
eserin geri gönderilmesini istedi. Yayınevi bu isteği yerine
getirmedi. Daha sonra anlaşıldığına göre, hükümet eseri
beğenmemişti. Boris Pasternak’ın şöhretine uygun, kuvvetli
bir eser olmadığını ileri sürerek yayınlanmasını yasak etmişti.
İtalya’daki yayınevi her şeye rağmen kitabı basıp
piyasaya çıkardı. Eser derhal bütün dünya dillerine çevrildi.
Edebiyat alanında bir bomba gibi patladı. 22 Ekim 1958 de
Nobel Edebiyat Armağanı da ona verildi. Pasternak buna çok
sevinmişti ama bir süre sonra Nobel Edebiyat Kurulu’na
yolladığı bir mektupla ödülü kabul edemeyeceğini bildirdi.
Bu mektubu da hükümetin zoruyla yazmıştı. Ne var ki,
«Doktor Jivago» siyasi bir roman değildi.
«Doktor Jivago» nun çevirisindeki güçlük bir şiir havası
içinde Tolstoy, Dostoyevski çapında bir destan yaratılmak
istenmiş olmasından ileri gelmektedir. İnsan ruhunu çeşitli
olaylar, çevreler içinde işleyen beşerî bir romandır. Gerçek bir
dehânın eseridir. Rus dili, Pasternak’ın dehâsı ile bambaşka
bir canlılık kazanmıştır. Bu kitapta okuyucu, insan ruhunu,
insan sevgisini hiç bir şeyin, hattâ komünizmin bile
öldüremeyeceğini görmekte, buna bütün kalbiyle
inanmaktadır.
«Doktor Jivago»nun 1958 yılında Nobel Edebiyat
Armağanını kazanması yalnız Pasternak için değil, insanlık
için de bir zafer yılı olmuştur.
BİRİNCİ KİTAP
BİRİNCİ BÖLÜM
SAAT BEŞ EKSPRESİ
— I —
1
Yürüyor, yürüyor ve «Ebedi Hatıra ( ) yı söylüyorlardı;
söylemelerine ara verdiklerinde ayaklar, atlar, rüzgârın sesi
sanki bir nakaratmış gibi ilahi’yi sürdürüyorlardı.
Gelip geçenler cenaze alayı ilerliyebilsin diye kenara
çekiliyorlar, çelenkleri sayıyorlar, haç çıkarıyorlardı. Bazıları
da merak ederek alaya katılıyorlar, «Kimin cenazesi bu?»
diye soruyorlardı.
— «Jivago’nun,» diye cevap veriliyordu onlara.
— «A, öyle mi? Tanıyoruz!»
—> «Bay Jivago değil. Karısı, Bayan Jivago öldü.»
— «Farketmez. Allah taksiratını affetsin. Muhteşem bir
cenaze töreni doğrusu.»
Son dakikalar birbiri peşisıra gelip geçti. Bir daha geri
gelmeyecek sayılı anlardı bunlar. Papaz. «Bu toprak içindeki
herşey, bütün yaratıklar Tanrınındır.» diyerek Marya
Nikolayevna’nın vücudu üstüne haç şeklinde toprak attı. Hep
birlikte «Doğruların Ruhları» parçası söylendi. Sonra da
korkulu bir telaş başladı. Tabut kapatılıp çivilendi. Mezara
indirildi. Dört küreğin çabuk çabuk ittiği toprak yığınları
tabutun kapağı üstüne düştükçe, trampet sesini andıran bir
gürültü çıkıyordu. Çok geçmeden çukur kapandı. Çukurun
bulunduğu yerde şimdi küçük bir tümsek meydana gelmişti.
Bu tümseğin üstüne on yaşlarında küçük bir oğlan tırmandı.
Muazzam cenaze törenlerinin sonunda insanların üstüne
çöken uyuşukluk ve şaşkınlıkla, orada bulunanlar, küçük
çocuğun annesinin mezarı başında bir şeyler söyleyeceğini
sandılar.
Çocuk başını kaldırdı. Bulunduğu yerden sonbaharın
gelişiyle ıssızlaşan düzlüklere, manastırın kubbelerine baktı.
Kalkık burunlu küçük yüzü buruştu. Boynunu ileriye doğru
uzattı. Eğer bir kurt yavrusu böyle yapsa, birazdan ulumağa
başlıyacağına hükmedebilirlerdi. Oysa çocuk yüzünü elleriyle
kapayarak ağlamağa başladı. Rüzgârın getirdiği bir yağmur
bulutu, buz gibi damlalarıyla, çocuğun yüzünü kamçılıyordu.
Siyahlar giymiş bir adam mezara yaklaştı. Bu ölen kadının
kardeşi, ağlayan çocuğun dayısı Nikolay Nikoleyevich
Vedenyapin’di. Kendi arzusuyla manastırdan ayrılmış bir
papazdı. Çocuğa yaklaşıp elinden tuttu, birlikte mezarlıktan
çıktılar.
— II —
Eski günlerin hatırı için Nikolay Nikoleyevich’e bir oda
vermişlerdi. Dayı ile yeğen geceyi bu odada geçirdiler. Ertesi
gün Volga bölgesindeki bir ilçe merkezine doğru yola
çıkacaklardı. Dayı burada ileri görüşlü bir gazete sahibinin
yanında çalışıyordu. Biletler daha önceden alınmıştı.
Eşyalarını hazırlayıp odanın bir köşesine yığmışlardır.
Rüzgâr, yakındaki demiryolunda manevra yapan
Description:"Ne kadar büyük bir aşktı yaşadıkları! Özgür, eşi benzeri olmayan bir aşktı. Başkalarının ancak şarkılarda söylediklerini onlar yüreklerinde hissetmişlerdi. Birbirlerine olan sevgilerinin nedeni, uyduruk tanımlarda betimledikleri gibi, 'yakıcı tutku' ya da 'karşı koyulamaya